Acı Çekmek;

Kendimizi eksik, mahrum edilmiş, kaybetmiş hissettiğimiz zaman acı çekeriz. Boğazda yumru, midede sancı, ellerde uyuşma, bütün vücutta hissizlik. Çoğu kez aklın çektiği acı, vücudun çektiği acıdan kötüdür. Ne noktalarsın sürmekte olanı, ne hazırlanırsın gelmekte olana, ne bir son hayata, ne de bir başlangıç bir başka zamana. Sadece ve sadece uzayıp giden bir akış, bugünden yarına…

Acı çekmek hep kaçınılan, gelmesin istenen bir duygudur.  
Acı da iyi bir duygudur, çünkü incinen kısmın henüz çürümemiş olduğunu gösterir.”  Spinoza

Acıyı çeken bilir. Ölümünü gördüğünüz sevdiğinizdir ama kimse sizi inandıramaz sevginin de öldüğüne. Kaybettiğimiz yakınlarımız için üzülür, acı çekeriz. “Acını paylaşıyoruz” derler, mümkün mü? İnsanın tek başına yaşayacağı nadir anlardan biridir acı çekmek. Çevrenizde yüzlerce insan olsa da hiçbirinin yardımı olmaz. İçinizdeki şarkı biter.   

 “Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor
…”
Turgut Uyar

Hiçbir şey yaşam kadar geçici değildir
hiçbir şey geçici değil, var olmak kadar…”

Louis Aragon

“Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü” oyununda acı çekmeyle ilgili düşündürücü bir bölüm vardır. Oyunda öğretmen tahtaya kaldırdığı öğrenciye sorar:
 “Söyle bakalım üçgenin iç açıları toplamı nedir?
Öğrenci cevap verir:
Hocam bırakın üçgenin iç açıları toplamını, insanın iç acıları toplamı nedir?”
 
2 Temmuz 1993’de Sivas’ta yakılarak öldürülen şair Metin Altıok acı duymakla ilgili şunları söylemiş:
Acı çağdaş yaşamın bir zorunluluğudur ve duyarlı olmanın sonucudur. Şairin acı ile hesaplaşması gerekir. Bugün onurlu insan, içinde bulunduğu olumsuzluklar karşısında, onları ortadan kaldırmak elinden gelmediğine göre, acı duymak zorundadır. Bu bir kefaret sorunudur. Aydın kişi acı duyarak güzelliğin, inceliğin kefaretini öder.”

Seneca der ki: “Hayalimizde gerçekte olduğundan daha fazla acı çekeriz.”

İkinci dünya savaşı sırasında toplama kampına düşen Psikiyatrist Dr.Viktor Frankl acının bir çok türünü tatmış. Başına gelenleri anlattığı “İnsanın Anlam Arayışı” kitabında acıdan şöyle söz etmiş:
‘‘Mizah duygusu geliştirme ve olayları mizahi bir ışık altında görme çabası, yaşama sanatında ustalaşırken öğrenilen bir hiledir. Ama her an ve her yerde acı bulunmasına karşın, bir toplama kampında bile yaşama sanatını uygulamak olasıdır. Bir benzetme yapacak olursak, bir insanın acı çekmesi, boş bir odadaki gazın davranışına benzer. Boş bir odaya belli bir miktarda gaz verildiği zaman, oda ne kadar büyük olursa olsun, gaz odanın tamamına yayılır. Ne kadar küçük ya da büyük olursa olsun, acı da insanın ruhuna ve bilincine tamamen yayılır. Dolayısıyla insanın çektiği acının büyüklüğü kesinlikle görecelidir.’’

İnsan acı çeker gönlü kırılır, gülemez. Yine de çektiği tüm acılara rağmen insan gülmeyi icat etmekten geri durmamış.

İnsan o kadar acı çeker ki tüm canlılar arasında yalnız o, gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır.” Friedrich Nietzsche

Acı karşısında durağan bir tavır iyileştirmiyor acı çekeni.
  
Acılar da acılaşıyor gittikçe
Sanki
Bir azarlanmayla ölümünü düşünen çocuklar gibi
.”
Edip Cansever

Acı çekerken nedenini bilmediğimiz bir keder akar damarlarımızdan. Her şey altüst olur, yaşadığımız mutsuzluk hiçbir yere gitmez.  Çektiğimiz acıların bize özgü olduğuna, her şeyin geçeceğine fakat acı çektiğimiz şeyin asla geçmeyeceğine inanırız.

Yedi sabah içre dönsem de
acı geçiyor
acı geçiyor
acı elbette geçiyor
acı çekmiş olmak geçmiyor
.”
Kemal Varol

Dostoyevski, ölümsüz eseri “Suç ve Ceza”da “acı çekmek, büyük bir zekaya ve duyarlı bir yüreğe sahip kişiler için kaçınılmazdır” der. Sorun sadece acının süresinde, acı çekmekten bir türlü kurtulamamakta.

Acının şiddetli oluşu değil sürekli oluşu yoruyor bizi.” Oğuz Atay

Acıyı kabullenmek iyileşmenin yarısıdır. Reddettikçe insan hem iyileşme sürecini uzatır hem de gereken dersleri alamaz. Biraz canın acımasına müsaade etmek canın acısını geçirir. Zira bir durumdan fazlaca kaçmanın bedeli kaçtığına koşmak değil midir?

Bana göre, psikanaliz acı çekmeyi bir hata, bir zayıflık göstergesi olarak ele alıyor. Hatta bir hastalık göstergesi sayıyor. Ama aslında, bugün bildiğimiz en önemli hakikatler insanların acılarından türemiştir. Mesele, acıyı geri almak veya dünya üzerinden yok etmek değil, onun sayesinde hayatımıza bilgi katmaktır. Onu sürekli engelleyip kendimizi ‘iyileştirmeye’ çalışmayı bırakmalıyız. Beynimize yerleştirilen mutluluk dedikleri his dışında her şeyi engelliyoruz. Bana öyle geliyor ki, insanı özgürleştirmek yerine, en büyük çaba kontrol etmek için harcanıyor. Onu serbest bırakmak yerine tanımlamaya uğraşıyorlar. Çağımızdaki delilik iktidarında bütün ideolojinin bir parçası bu.” Arthur Miller  

Acı çekerken sığındığın bizzat o acının kendisidir. Acıyı unutman felaketin olur.

Günler öylece kendi kendine geçsin diye
Bir camın arkasında durdum
Bana dokunmasın hiçbir şey
Hiçbir şey yarama merhem olmasın
İyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye
Bir camın arkasında durup
Akan hayata ve zamana baktım.

Bilirdim, biliyordum, biliyorum,
Bittiğinde, geçtiğinde,
Azaldığında sızı, iyileştiğimde,
O saman tadıyla karıştığında;
her şey daha acı olacak
.”
Birhan Keskin

Pessoa, “Huzursuzluğun Kitabı” nda “Öyleyse kim kurtaracak beni var olmaktan? Hayatımı toprağa veriyorum.” Diye başlar ve şöyle der: “Bilincinde olduğum acılardan çok, acının bilincimdeki yansıması canımı yakmıştır.”

Son Söz Yerine :
Bazı çocuklar sevdiklerini geride bırakıp, dönülmez yolculuklara çıkarlar.

Sevgili oğlum Doğa Tokuçoğlu “senin acını çekmek, mananın esrarına varmak” gibi… Ahhh…