Aylak Adam – Yusuf Atılgan

Ruhunuzda derin bir enfeksiyona neden olan kitap. Hiçbir antibiyotik fayda etmez. Her okuyuşunuzda ve her aklınıza gelişinde ruhunuz buz keser, gar lokantasında sizden uzakta bir kalabalığın içinde bulursunuz kendinizi. Mikrop bir kere bulaştıktan sonra ölümün geldiğini bilen bir insanın hırsıyla bulaştırmak istersiniz diğerlerine. Ama anlatamazsınız. Anlatmaya çalışsanız da kimse anlamaz zaten.

İki kişilik bir dünya istiyor, diğerlerinin tüm bağlarından, ağlarından arındırılmış, diyor ki; Boşluğunu dolduracak, bir senfoninin iki kişilik virtüözleri olacaklar da birinin notasını diğeri tamamlayacak. Onu arıyor sevgili C, öyle ki o olmasa ben de olmazdım diyerek. Yalanladığı, tiksindiği dünyaya bu arayışı ile katlanıyor. İnsanın elinde değil yok öyle bir şey demek dilinin ucuna geliyor da susuyor.

Farkındalığın doruklarında bir adam değildir. Zira tutunabildiği bir şeyler vardır ne kadar tutunmaya çalışan insanları gülünç bulsa da. İşte bu tutamağıdır aylaklık; kendini böyle konumlandırmış, huzursuz ve inançsız gibi görünüp, daimi bir meseleye gönül verememesiyle çözmeye çalışmıştır varoluş sıkıntılarını. Ama nihayetinde tutamağı vardır işte. Kendisine hayran olunabilecek bir yaşamı olması da cilasıdır işin. Yalnızlığına gönderme yapar, devamlı gözlemlemek halindedir; lakin o gözlem kümesine kendisini pek dahil etmez. Şayet etseydi, karşı durduğu ve laf ettiği o insanların yaptığı gibi, kendisinin de aylaklığıyla var olabildiğini fark ederdi.