Bir Film Bir Röportaj; Eğitimde Fırsat Eşit(siz)liği

“ Bir cemiyetin insanını, toptancı kararlar ve toptancı politikalarla eğitime tabi tutamazsınız. Şunu kabul etmek zorundasınız: Eğitim insanların kabiliyetine göre olur ve bu kabiliyet de doğuştan gelir” İlber Ortaylı

“Hepimiz geçtik bu okul sıralarından”. Peki kim nasıl geldi bu sıralara? Kim nasıl geçti bu sıralardan? Boyunu geçen karları aşabildi mi gelirken? TEOG’du, YKS’di, ÖSS’ydi derken baş döndüren bir hızla değişen sınav sistemiyle başa çıkıp geçebildi mi bu sıralardan? Yoksa ders çalışmadığı için babasından öldüresiyesi dayak yiyip hayatını kaybetti de gidemedi mi okula? Pamuk toplaması gerektiği için mi bitiremedi okulu? Aslında değişen eğitim sistemi değil de siyasi politikalar mıydı? Özel okullar eğitimde fırsat eşitsizliğinin nedeni miydi yoksa tıpkı devlet okulları gibi eğitim sisteminin bir parçası mıydı?

Bir köy öğretmenin anlatıldığı İki Dil Bir Bavul filmi ve bir kolej öğretmeni ile yapılan röportaj bu soruları sormanızı sağlar belki. O zaman buyurun…
İKİ DİL BİR BAVUL

Bir köy öğretmeni eğitimde fırsat eşitsizliğinin neresinde durur?

2008’de Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan tarafından çekilen filmde Denizlili Emre Öğretmenin Şanlıurfa’nın Demirci köyündeki bir okula atanması ve bu okuldaki 1 yıllık süreci anlatılır.
Bu filmde bir tarafta Zülküf’ü, Rojda’yı, Devran’ı yani sert coğrafyanın imkansızlıklarıyla yaşayan çocuklarını diğer taraftan da yeni atanmış Egeli Emre öğretmenin azmini, sabrını ve çabasını görürüz. Aynı ülkenin iki farklı coğrafyasını, iki farklı dilini aynı sınıfta bir araya getirmiş ötekileştirmeyen bir film İki Dil Bir Bavul.

Tek bir öğretmen olduğu için 1.,2.,3.,4. Sınıfta olmalarına rağmen tek bir sınıfta eğitim gören öğrencileri görün, siyasetin eğitimin yakasını hiçbir zaman bırakmadığına bir kez daha şahit olun, gerçeklerle yüzleşmek isterseniz izleyin.

Bir kolej öğretmeni eğitimde fırsat eşitsizliğinin neresinde durur?

Türkiye’de eğitim milli bir mevzu olamamış hiçbir zaman. Hep politikayla iç içe olmuş.

Merhabalar, öncelikle kendinizden bahsedebilir misiniz?
31 Ağustos 1983 Trabzon doğumluyum ama Samsun’da büyüdüm. Liseyi Çarşamba Endüstri Meslek Lisesinde okudum. İlk fırsat eşitsizliğiyle de orada karşılaştım. O dönemde bir siyasinin “İmam hatipler bizim arka bahçemizdir” açıklamasına karşılık dendi ki o zaman meslek liseleriyle birlikte imam hatiplerinde üniversite ek puanları kaldırılsın, sadece kendi bölümlerine gidebilsinler. Meslek lisesi mezunları da kendi alanları ile ilgili bölümlere gidebiliyorlardı bunun dışındaki örneğin; tıp, mühendislik gibi bölümlere gidemiyorlardı. Şuanda gidebiliyorlar fakat ben böyle bir dönemde mezun oldum. Daha sonra benim aksime temeli olan insanların olduğu bir bölüme, Erzurum Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği bölümüne gittim. Mezun olduktan sonra sözleşmeli öğretmenlik yaptım, bir üniversite hocalığı deneyimim oldu şimdi ise özel bir kolejde öğretmenlik yapıyorum.
Kaç yıldır özel bir kolejde çalışıyorsunuz?
7 yıllık öğretmenlik tecrübem var bunun 5 yılı kolejde geçiyor.
Anayasa’nın 42.maddesinde “ Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla belirlenir.” Şeklinde belirtilmiştir. Çalıştığınız koleji de göz önüne aldığınızda özel ilk ve orta dereceli okullar ile devlet okulları arasında nasıl bir seviye farkı olduğunu düşünüyorsunuz?
Bu madde ile anlatılmak istenen bence şu: devletin bu sistemde belirlediği bir seviye var ve bu seviyeye uyum sağlanması isteniyor. Çünkü uyum sağlanmazsa eşitsizlik çok bariz ortaya çıkar ve sistem toparlanmaz. Müfredatın, teknik imkanların, şartların da buna göre ayarlanması isteniyor. Türkiye’de eğitim milli bir mevzu olamamış hiçbir zaman. Hep politikayla iç içe olmuş. Bu çerçevede de hükümet, muktedir değiştikçe eğitim sisteminde de bazı değişimler, rezaletler yaşanmış. Bütün gelişmekte olan ülkelerde bu sancılar çekilir. Çünkü bu tecrübeyle olan bir şeydir. Kötü de olsa ortaya bir şey konulmuşsa bunun üstüne çıkılarak daha iyi bir şey yapılabilir.

Türkiye’de bir soru soruyorsan cevaplarından biri mutlaka paradır.

Bu seviye farkını ortaya çıkaran nedir?
Türkiye’de bir soru soruyorsan cevaplarından biri mutlaka paradır. Bu soru da üçüncü dereceden de olsa parayla ilgili. Seviye farkının sebebi tabi ki paradır. Öteki sebepler bana biraz lafûgüzaf geliyor. Şöyle bir örnek vermek istiyorum: Kuran’ın indiriliş sırasını incelediğimde ilk olarak gelirdeki adaletsizlik dikkatimi çekiyor. Allah’ın uyardığı ilk insanlar işte bu gelir adaletsizliğine sebep olan güruhtur. Bugünkü gelir eşitsizliğine baktığımızda da bugün belli bir gelire sahip kimseler iyi şartlarda yaşıyor, özgüveni gelişmiş çocuklar yetiştiriyorlar, onların sosyal ortamını geliştiriyorlar; daha düşük gelire sahip aileler baktığımızda ise çocuğu okula göndermelerindeki ilk ve asıl amaç okuma yazma öğrenmesidir. Özel okuldaki ve devlet okulundaki velilerinde öğrencilerinde okula gelirken ki hedefleri başka.
Ebeveynlerin beklentilerini dikkate alarak, bu doğrultuda mı bir eğitim politikası izliyorsunuz?
Bu konuda aslında iki farklı veli profili vardır. Bazı veliler okulun bir çizgisi olduğunu bilir ve politikasına müdahale etmez. Bazı veliler ise çok talepkar olabiliyor. Parasını verdim ve şunları da talep ediyorum diyebiliyor.
Öğrenci profilinizdeki en belirgin özellikler nelerdir?
Özgüven. Bir çocuk düşünün istediğini alamamış, giyememiş. Çocuk istediklerine ulaşamadığında bir süre sonra artık istememe eğilimindedir. Devlet okullarındaki çocuklar ile özel okuldaki çocukları karşılaştırabiliriz. Bizim okulumuzda da daha az gelirli ailelerin çocukları da var tabi ki. Ben aradaki farkın para, belirgin özelliğin de özgüven olduğunu düşünüyorum.
Bu ülkedeki her bir çocuğa eşit eğitim imkanı sunulduğunu düşünüyor musunuz? Cevabınız hayırsa bu düşünceye varmanıza ne sebep oldu?
Bu aslında bir ütopya ama ilerleme var tabii. İmkanları sağlayan da aslında okula yapılan yatırımlardır. Bu ülke de doğuyu baz alırsak her zaman bir 50 yıl geriden gelişme gösterdiğini görürüz . Bugün bu süre 30 yıla inmiştir. Bugün oradaki insanlar bu Türk eğitim sistemi içinde asimile olmaktan, kültürlerini, dillerini kaybetmekten korkuyorlar. Eğer oradaki insanların kültürlerini kaybetmeleri konusundaki korkularını aşmaları için destek olunabilirse bu gelişme bir noktada bir ivme kazanır. Eğitim artık siyaset üstü bir konu olmalı ve liyakat hakim olmalı artık.

Özel okul konusunda da bunun bir eşitsizlik sebebi olduğunu söyleyenler başka bir taraftan ise özel hastanenin bir gereklilik olduğunu söyleyecektir. Oysa ikisi de aynı şeydir”.

Darüşşafaka’daki bir öğrencin “Alman vatandaşı olmak istiyorum” şeklindeki açıklamasına karşı yoğun bir tepki gösterildiğini gördük. Siz bu açıklama hakkında ne düşünüyorsunuz?
Darüşşafaka’nın kurulma amacı zaten bu eğitimdeki fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmaktır. Böyle bir anlayışın içinden çıkmış bir öğrencinin böyle bir açıklama yapması herkesin oturup düşünmesi gereken bir konudur. Çocuğa gösterilen tepkinin de bir recm kültürü ürünü olduğunu düşünüyorum ne yazık ki. Çocuğun niye böyle düşündüğünü anlamamız gerekiyor. Yanlış düşünüyorsa da ona taş atarak bu durumu değiştiremeyiz.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Almanya bence burada bir ikondur, çocuğun da Türkiye’de kendine bir gelecek görememesidir. Bu çocukların kendi geleceklerini görebilecekleri bir Türkiye inşa etmezsek o çok övündüğümüz genç nüfus elimizden gidecek. Bununda siyasi çıkarların çok üzerinde bir anlayışla ele alınması lazım.
Özel okul konusunda da bunun bir eşitsizlik sebebi olduğunu söyleyenler başka bir taraftan ise özel hastanenin bir gereklilik olduğunu söyleyecektir. Oysa ikisi de aynı şeydir.

Exit mobile version