Bir Sonraki Sahneyi Yazmak

İnsanoğlu yeryüzünde varolduğundan itibaren hep bir enerji kaynağına ihtiyaç duymuştur. İnsanlık tarihi içerinde enerji kaynağı açısından üç büyük devreden söz edilebilir.

İnsanlar önce odun ,sonra kömür ve en son da petrol-doğal gaz  devirlerini yaşamıştır.

Petrol sondaj kuyusu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bugün yapılan çalışmalar ve BM enerji raporlarına göre,

petrolün  41 ,

doğal gazın 62 ,

kömürün ise 230 yıl ömrü kalmıştır.

Aynı çalışma ve raporlara göre ,

bugün Dünya’da bilinen petrol rezervlerinin %65’i Ortadoğu ülkelerinde bulunuyor.

Doğal gaz bakımından ise en büyük rezerve sahip ülke Rusya Federasyonu’dur.

Kömür bakımından en büyük kaynağa sahip iki ülke öne çıkıyor : ABD ve Rusya.

DÜNYA Kömür Santralleri Dağılış Haritası
(kaynak : CarbonBrief )

VE HİKAYESİNİ ARAYAN BİR ÜLKE

TÜRKİYE

Türkiye enerji talebi ile ön plana çıkan bir ülke.

Enerji talep artışında Dünya’da Çin’den sonra 2.sıradayız.

Avrupa’da ise lideriz.

Ancak sahip olduğumuz mevcut enerji kaynak rezervlerimiz bu talebimize yetmiyor.

Dolayısıyla bu bizi enerjide dışa bağımlı hale getiriyor.

Öyleki doğal gazda %98, petrolde %92 ve kömürde %50 dışa bağımlıyız.

TÜRKİYE – Petrol Boru Hatları

Bu şu demek ,elimizdeki petrol ve doğal gazın neredeyse tamamını ,kömürün ise yarısını dışarıdan satın alıyoruz.Yani cepten yiyiyoruz.

Şimdi ülkemizdeki bütün enerji kaynaklarımızı bir düşünelim.İşte bütün enerji kaynaklarımızın da yaklaşık %72’lik kısmını da dışarıdan alıyoruz.

Ne yazık ki enerji bakımından dışa bağımlıyız.

Ve her yıl 60 milyar dolardan fazla paramızı dışarıya veriyoruz.

TÜRKİYE – Doğal Gaz Boru Hatları ve Projeleri

Enerji Bakanlığı ve ilgili kurumların enerji projeksiyonlarına göre,Türkiye’nin elektrik ihtiyacının 2023 yılında 385 milyar KWH saate çıkması öngörülmektedir.Ve topyekün bir değişikliğe gidilse ,bütün yenilenebilir potansiyalimizi kullansak bile bu ihtiyacın ancak yarısını karşılayabiliceğimiz vurgulanmaktadır.

Bu uzun yılların getirdiği dışa bağımlılık ve mevcut devam eden stratejiler enerji de  büyük bir açık yaratmıştır.Tükenen kaynaklara çok güvendik ve bunu satın alma yolunu tercih ettik.

2015 yılı verilerine göre Türkiye’nin elektriğe olan talebi 2005 yılına göre %60 arttı.

Türkiye her geçen gün büyümeye çalışan,nüfusu artan ve genç bir nüfusa sahip olan bir ülke.

Ve elektrik ise hayat akışımızın baş aktörü.

Yine 2015 yılı verilerine göre ,

Türkiye’de elektrik üretiminde kullanılan enerji kaynaklarının payı şu şekildedir :

Bursa – Doğal Gaz Termik Santrali

Yani biz elektriğimizin yaklaşık %65 ‘ini tükenebilir fosil kaynaklardan elde ediyoruz. Sadece %30 ‘luk bir kısmını yenilenebilir kaynaklardan üretiyoruz.

Elektriğimizin büyük çoğunluğunu bize veren bu fosil tükenebilir kaynaklar yani doğal gaz ,petrol ve kömürün de %90 ‘dan fazlasını ithal ediyoruz.

İşte bu, bizim belimizi büken ve dışarıya bağımlı kılan durum.

“K”ÖMÜR TÜKENiYOR

Enerji strateji belgeleri, vizyon planları ve yapılan yatırımlara bakıldığında, gerek uzun yıllar boyunca gerekse mevcut enerji stratejilerinde taş kömürünü hep ön plana çıkardık. Hatta 2012 yılı kömür yılı olarak ilan edildi.

Ön plana çıkan taş kömürünün de %95’ini ithal etmekteyiz.

Termik santrallerimizin %85’i de bu ithal edilen kömür ile çalışıyor.

SOMA – Termik Santral

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye’de kömür rezervlerinin çoğunluğunun düşük kaliteli linyit yataklarından oluştuğu gerçeği elbette burada büyük bir argüman.

Ne yazık ki kömür stratejisinin enerjide dışa bağımlılğa çare olmadığı görüldü.

Devlet kurumlarının, ilgili kuruluşların, araştırma merkezlerinin, sivil toplumun ve milletimizin son yıllarda yeni enerji stratejileri arayışı olduğu bir gerçek.

Çünkü bu yükü daha fazla taşıyamayacağız.

Ayrıca şu bir gerçektir: Kömür fosil bir kaynaktır ve bir gün tükenecektir. İklim değişikliği üzerindeki doğrudan etkisi de artık her ülkenin yasalarına kadar girmiştir.

İklim değişikliği raporlarına göre, küresel karbondioksit salınımının %44’ü kömür kaynaklıdır.

Kömür ile çalışan santrallerin yarattığı hava kirliliği ve buna bağlı hastalıkların yaygınlaşması da ilerde daha da yüzleşmek zorunda kalacağımız” kronik bir sorun.”

TÜRKİYE ” YENİLENEBİLİR

Ülkemiz elektrik üretiminde kömür odaklı stratejisine devam ederse, kömürün bundaki payının

%35 ‘e çıkacağı tahmin ediliyor.

Bu durumda yenilenebilir kaynaklarımızın payının pek değişmeyeceği bekleniyor.

2015  yılı verilerine göre, Türkiye hidrolik güç dahil, elektrik üretiminin sadece %30’ luk bir kısmını yenilenebilir kaynaklardan elde ediyor.

ÇANAKKALE -Gelibolu Rüzgar Santralleri

Eğer yenilenebilir kaynaklara öncelik veren bir enerji stratejesine geçilirse, gelecek 20 yılda yenilenebilir kaynakların elektrik üretimindeki payının %47 ‘lere çıkabileceği tahmin ediliyor. Bu, elektrik ihtiyacımızın yarısı demek.

Mevcut durumda ise örneğin, ülkemizin elektrik üretiminde rüzgarın payı sadece %4-5 civarındadır.

” GÜNEŞ ” Doğduğu Yerde Karşılanmayı Bekliyor

Güneş enerjisi açısından ise ülkemiz Avrupa’nın en potansiyelli ülkesi.

Ve Güneş doğduğu yerde karşılanmayı bekliyor.

Örneğin hemen hemen bizmle aynı enlemlerde (koordinatlarda) ve iklim kuşağında yer alan İtalya elektriğinin % 7’sini, bir kuzey ülkesi sayılabilecek Almanya ise % 7-8 ‘sini Güneş’ten elde ediyor.

Bizde ise bu oran % 1-2.

Artık güneşimizin önündeki perdeleri kaldırmamak için hiçbir nedenimiz yok.

KONYA – Kızören Güneş Santrali

Güneş ve Rüzgar ” Ekilip Biçilmeyi Bekliyor

Bu yatırımlar ile doğal gaz ve kömüre ayırdığımız parayı azaltabilir ve hesaplara göre 2030 yılına kadar 18 milyar dolar tasarruf edebiliriz.

Ayrıca istihdam büroları ve ajansları verilerine göre, güneş enerjisi sektörünün fosil yakıt sektörlerine göre kurulu güç başına 5-6 kat daha fazla istihdam imkanı verdiği ortaya konuldu.Yani bu yenilenebilir enerji sektörü insanın yeri ve önemi de daha fazla.

” Güneş , öyle cömerttir ki tüm insanlığın 1 yıl içinde harcadığı enerjiyi 1 saat içinde Dünya’ya geri verebiliyor. “
Ve Dünya varoldukça Güneş’in sönmesi de söz konusu olmayacak.
Yeryüzünde her şey birbirine bağlıdır. Bu bağ da Güneş’e bağlıdır.
Sadece yeri delip kazmak tek tercihimiz olmamalı.
Tüm imkan ve kabiliyetimizi yerin altına ulaşmak için harcamak niye ?

Kafamızı kaldırıp gökyüzüne bakma vakti gelmedi mi ?

Belki Türkiye’nin aradığı gelecek, yerin altında değil üstündedir !

Exit mobile version