Sosyal medyada gezinirken adını daha önce duymadığım bir kişi ile karşılaştım. İnanın bana bunu çok utanarak söylüyorum o kadar gereksiz kişilerin bilgilerini ezbere bilmemize rağmen böylesine değerli bir insanın adını ilk kez duymak gerçekten utanç verici bir şeydi benim için.
27 yaşında Yale Üniversitesi’nde Profesör unvanını kazanan en genç kişi olan, en prestijli üniversitelerden biri olan Massachusetts Institute of Technology’yi (MIT) 8 ayda bitiren, 2 kez çeşitli ülkelerden Nobel’e aday gösterilen, Türk Einstein olarak anılan ve Atilla İlhan’nın da dediği gibi kim bu çetin Türkçe öğretim savaşcısı?
Saymakla bitmeyen başarılara sahip bu kişi Oktay Sinanoğlu.
Belki de siz de adını ilk kez duydunuz, belki aranızda daha önceden beri tanıyanlar vardır. Ben bu ay ki yazımda İnsanlığa bir şeyler katmış birinin kitabını anlatmak istedim ve Oktay Sinanoğlu’nun Bye Bye Türkçe kitabında karar kıldım. En başta size Oktay Sinanoğlu ve kitabı ile nasıl tanıştığımı anlattım ve şimdi ise kısa bir şekilde kitabın içeriğini anlatmak istiyorum. Kitapta Türkçe’nin çok büyük bir tehlike altında olduğunu anlatmaktadır Sinanoğlu. Tehlikenin nedeni ise ülkemizde eğitim dilini ingilizce olarak açılan misyoner tipli okullardır. Oktay Sinanoğlu kitapta bu konuya şöyle değinmiştir;
“Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün okullarında eğitim dili tümü ile Türkçe olmalıdır. Yabancı dil ek olarak ve iyi öğretilmeli, fakat kesinlikle Türkçe’nin yerini almamalıdır. Türk dilinin güzellik, zenginlik ve açıklığından kendi dilinde düşünebilme zevk, onur ve bağımsızlığından hiçbir tür gencini mahrum etmeye hakkımız yoktur.”
Yazar Sinanoğlu kitapta eğitimi kendi dilinde değilde yabancı dille almak öğrencilerin düşünme kabiliyetinin körelmesine neden olduğundan da bahsetmistir;
İngilizce artık dört yanımızda, kendi dilimize sızıyor. Türkçe konuşurken araya yabancı kelimeleri sıkıştırmak bizi havalı gösterdiğine kendimizi inandırıyoruz. Tıpkı Türkçeye Arapça, Farsça kelimelerin karışması ve buna Osmanlıca denmesi gibi. Türkçenin giderek yabancılaştırarak Türkiye’yi bir dil soykırımının kıyısına getirmek, bize yapılan işte budur. ‘’Bir milleti yok etmenin en iyi yolu o milletin eğitim dili yabancı dil yapmaktır.’’ demiş Sinanoğlu.
Atatürk’ün uğraşları sonuçu Türkçe’nin Arapça ve Farsça’nın etkisinden çıktıktan sonra Ingilizce’nin boyundurluğuna girmesi nasıl oluşmuştur?
Peki bu Dünya dili haline gelmiş olan İngilizce dili neyin nesidir? Dünya dili olmayı hak etmiş midir? Dünya dili olmayı hak edip etmediğini bilmem ama 10.000 senelik köklü bir geçmişi olan Türkçe’nin yerini almaya başlamasını hiç mi hiç hak etmiyor doğrusu. Neden mi? İngilizcenin tarihine baktığımızda nedenini anlıyoruz;
Sizce de 500 senelik mazisi olan bir dilin Oktay Sinanoğlu’nun tabiri ile matematiksel yapıya sahip Türkçe’nin yerini almaya başlaması çok üzücü değil mi? Ülkemizdeki İngilizce bilenlere öncelik veren, kendi ülkemizin mühendisi, doktoru değil de yabancı mühendislerin, doktorların el üstünde tutan, her şeyin en iyisini yabancılar bilir gibi zihniyetlerden ne zaman kurtulup Türk vatandaşı çalışanlarına ve Türk diline değer vermeye başlayacağız? Türk milletine ve diline hak edilen değeri verdiğimiz vakit gelişeceğimizi ne zaman anlayacağız? Bunların hangi zamanda farkına varacağımızı bilmiyorum ama umarım çok geç bir zaman değildir.
Türkçenin değerini daha iyi anlamak, bu gidişata sis perdesinin ardından bakmak ve bilinçlenmek adına okuyup, okutulması gerek bir kitap.
Yazımı yine kitaptan aldığım bir kaç alıntı ile bitirmek istiyorum;