Gizemli Ressam Leonardo Da Vinci

İnsanın anatomik, psikolojik ve sosyolojik pek çok açıdan bilim ve sanatın konusu olmuştur. Da Vinci ise eserlerinde insana görünümden öte bir boyutta resmetmiştir. 15.yüzyıldan 21.yüzyıla kadar unutulmadan günümüze ulaşan ressam ve bilim insanı Leonardo Da Vinci’nin eserleri ve kişiliğine değinmek istiyorum bu yazımda. Öyle ki sadece eserleriyle değil kişiliği, dini ve hayat görüşü, hayatındaki spekülasyonlarla her yüzyılda gözleri üzerinde toplayabilmiştir. Eserleriyse Yüksek Rönesans’a ait olmasına rağmen 21.yüzyılda hala gizemler barındırıyor bunlardan birkaçına değinmek faydalı olacaktır.


1452 yılında Floransa yakınlarındaki Vinci köyünde doğmuş olan Leonardo Da Vinci, gayrimeşru bir ilişkinin bebeği olarak dünyaya geldi. Dönem şartlarındaki normal aile yapısının aksine anne, baba, çocuk(lar) olarak değil annesiyle büyüdü. Henüz 5-6 yaşlarındayken bir mimarın yanında çalışmaya başladı ve burada matematik ve analitikle ilk defa tanıştı. Annesiyle yaşarken sonrasında itibarlı bir noter olan babası Ser Piero’nun yanına taşındı. Buradaki imkanlar annesinin yanında olan imkanlardan pek de farklı değildi. İki ayrı üvey anne ve 12 üvey kardeşten oluşan aile Leonardo’nun burada dışlanmasına sebep oldu. Babasının Leonardo’yu 14-15 yaşlarındayken Verrocchiio’nun yanına çırak olarak işe göndermesiyle birlikte gelecekteki tutkusuyla tanıştı, resim…

1472 yılında bağımsız olarak çalışmaya başladı ve Dük Muro’ya mektuplar yazmış, on ayrı konuda hizmet edebileceğini belirtmiştir. Bu on ayrı konunun dokuzu mühendislik temellidir. Da Vinci gibi genç bir ressamın neden sadece mühendislik alanını ön planda tuttuğuysa hiç şüphesiz üzerine atılan iftiradan olmuştur. Yine dönem şartlarında oldukça uygunsuz görülen eşcinsellikle itham edilmiştir. Anonim olarak atılan bu iftira adeta Da Vinci’yi bir kimlik buhranına götürmüş onu resimden soyutlamıştır.

Topluma karşı öfkelenmiş, intikam ateşi içinde fitillenmiştir. Bu duygularını yazdığı notlar ve mektuplarda görüyoruz. Bu intikam duygusunu notlarında ortaya çıkarttığı için midir bilinmez Da Vinci için din düşmanı gizli bir tarikat üyesi olduğu bile söylenmiştir. Henüz 20’li yaşlarında genç bir insanın iftira sebebiyle hayatının ruhsal olarak alt üst olduğunu gözlemliyoruz dönemin kaynaklarında. Kendisini resimden ziyade anatomi ve mühendisliğe adamış ve bu alanda çalışmalar yapmıştır hayatının bu döneminde. Resimden uzaklaşıp başka alanlara yönelmesiyle Da Vinci ”on parmağında on marifet” sıfatına layık görülmüş bu sebeple ortaya çıkmıştır.(Jack of all trades). Hayatında birçok iniş çıkış yaşayan Da Vinci 2 Mayıs 1519 yılında hayata gözlerini yumdu.

Hayat hikayesinin bir kısmına değindikten sonra şimdi de Da Vinci’nin gizemli eserlerinden bazılarına değinelim;

  • THE LADY WITH AN ERMINE (KAKIMLI KADIN)
(The National Museum in Krakow)

Da Vinci’nin yapmış olduğu dört kadın portresinden biri olan Kakımlı Kadın yer yer Mona Lisa ile karşılaştırılır. Portreye konu olan Cecilia Gallerani, Milano Dükü Ludovico Sforza’nın sevgilisidir. Dük’ten bir çocuğu olan Cecilia oldukça bilgili, estetik zevki yüksek bir kadındı. Dük, Cecilia’ya aşık olmasına rağmen ondan ayrılır ve soylu bir kadınlar evlenir. Da Vinci kişileri hareket halinde resmetmekten hoşlanırdı. Resimdeki detaylara indiğimizde, Cecilia’nın elbisesindeki doku soylu bir kadın olmadığını göstermektedir. Boynundaki siyah taşlı kolye Dük ile olan bağlantısını gösterirken elinde tuttuğu gelincik ise hamileliğin simgesidir. Gelincik türlerinden Cecilia’nın elinde olan Kakım avcılardan kaçarken dahi kürkünü kirletmemek adına çamura girmez gerekirse canından olur. Bu yüzden asalet, saflık ve temizliğin sembolüdür.

  • ANNUNCIATION (MÜJDE)
(Uffizi Gallery)

Ustası Andrea de Verrocchio’nun başladığı eseri Da Vinci devam ettirmiş ve büyük çoğunluğunu kendisi tamamlamıştır. Tablonun hikayesinde Luka’da bahsedilen Cebrail’in Hz.Meryem’e, Hz.İsa’yı müjdelemesi anlatılmaktadır. Cebrail’in kanat ve pelerini, Hz.Meryem’in ise kıyafet ve yüz ifadesi eserin Rönesans dönemine ait olduğunu göstermekle beraber, Cebrail’in elindeki zambak ise genç kızların sembolüdür ve masumiyeti çağrıştırmaktadır. Eserde Hz.Meryem Cebrail’in gelişine oldukça şaşırmış ve buna istinaden sol eli havaya kalkmıştır. Mermer tabla üzerinde duran kitap ise Eski Ahit’ten başkası değildir.

  • VIRGIN OF THE ROCKS (KAYALIKLAR BAKİRESİ)
(Museum Louvre)

Vinci’nin döneminde tartışmalı eserlerinden biri olan Kayalıklar Bakiresi iki defa yapılmıştır. Nedeniyse Da Vinci’nin solda görmüş olduğunuz ilk resmettiği eserde dini ögelere farklı anlamlar yükleyerek çizmesidir. Resim kilise tarafından istenmiştir. Da Vinci eserde, Hz.Meryem, Hz.İsa, Saint Joseph ve Vaftizci Yahya ögelerine yer vermiştir. Louvre müzesinde sergilenen varyasyonda Da Vinci İsa’dan çok Yahya’ya önem göstermiş ve onu daha kutsal şekilde resmetmiştir. Meryem ise Yahya’yı eliyle korurken, İsa üzerinde adete eli pençe şeklinde resmedilmiştir. Fakat bu görüşler teori olmaktan öteye gitmemiştir. Da Vinci’nin fiyat konusunda anlaşamadığı ya da ilk çizimi saklayıp sattığı da ayrı birer teori olarak bulunmaktadır.

(National Gallery)


İlk çizimde ”sfumato”tekniğini kullanan ressam, renkleri ve hatları iç içe geçmiş şekilde kullanırken ikince çizimde renk ve ayrıntıların birbirinden ayrı olarak bulunduğunu görüyoruz. Net hatlar kullanılmıştır. Bunların yanı sıra ikinci çizimde eklenen haleler ve kullanılan teknikler Leonardo’nun çıraklarının da resme el attığını düşündürmektedir. İlk çizimde doğal bitkilerin çizimleri yer alırken ikinci çizimde tamamen hayal ürünü bitki ve şekillere yer verilmiştir. İlk çizim Louvre müzesinde sergilenirken ikinci çizim National Gallery’de sergilenmektedir ve ikinciye nazaran ilk tablonun daha çok rağbet gördüğünü söylemek yanlış olmaz.

  • THE LAST SUPPER (SON AKŞAM YEMEĞİ)
(Santa Maria delle Grazie Manastırı/Milano)

Da Vinci’nin en bilinen eserlerinden biri olan ”Son Akşam Yemeği’‘ Hz.İsa’nın Romalı askerler tarafından yakalanıp çarmıha gerilmesinden önce havarileriyle yediği son yemeği konu almaktadır. Eserde görmüş olduğumuz gerilim anı Hz.İsa’nın masada havarilerinden birinin ona ihanet edeceğini söylemiş olduğundan kaynaklanmaktadır. Hz.İsa oldukça sakin bir durumdayken, havariler gruplara ayrılmış şekilde duygular yansıtmaktadırlar. Sol baştaki üç havari adeta şok içinde ve sorgulayıcı bir tavır takınmaktadırlar. Hz.İsa’nın hemen solunda yer alan üçlüden Yahya Hz.İsa’ya ihanet edecek olan havaridir. İncilde Hz.İsa’nın en sevdiği havarisi olarak geçen Yahya’nın ihanet edeceği Hz.İsa’nın ”Benimle aynı tabağa elini banan kişi” ifadesiyle ortaya çıkmıştır. Bunu duyan Yahya kendisini Petrus’a doğru yaslamıştır. Hz.İsa’nın ekmeği gösterir vaziyette duran eli şarap ve ekmek ritüelini de açıkladığını göstermektedir.

Hz.İsa’nın yine aynı masada havarilerine ölümünden sonra şarabı kanı, ekmeği ise bedeni olarak tüketmelerini söylediği anın tasviridir. Taş duvarın üzerine Da Vinci’nin farklı bir yöntemle yapmış olduğu bu eser oldukça yıpranmıştır.

  • SON OLARAK LEONARDO DA VİNCİ’NİN ANATOMİ ÇİZİMLERİ
(Royal Collection Her Majesty Queen Elizabeth II)

Leonardo Da Vinci’nin bir ressam olmasının yanı sıra aynı zamanda bir bilim insanı olduğundan bahsetmiştim. Sayısız icat çiziminden, şehir planlamasından ve mühendislik eserlerinden bahsedebileceğimiz gibi anatomiden, kontakt lense kadar uzanan geniş bir skaladan bahsedebiliriz. Bunlardan bana göre en ilgi çekici olan anatomiye değinip yazıyı bitirmek istiyorum. Da Vinci hayatı boyunca insan vücudunu keşfedebilmek ve onu düzleme aktarabilmek için onlarca cesedi mezardan çıkarıp incelemeler yapmıştır. Yukarıda görmüş olduğunuz kas çizimleri ve anne rahmindeki bir fetüsün çizimi onlarca çizimden sadece birkaç örnektir. En önemli anatomi eseriyse sanırım hepimizin duymuş olduğu ”Vitruvius Adamı”. 1490’da yapılmış olduğu düşünüldüğünde insan anatomisi ve bu vücudun oranının en iyi şekilde aktarılabileceği dönem eseri olduğundan bahsedebiliriz. 105 yaşında ve yaşına göre oldukça sağlıklı bir adamın ölmesinden sonra Da Vinci onu da mezardan çıkarır ve inceleme yaptığında, siroz ve kalp atardamar tıkanıklığını gördü bu sayede tarihteki ilk koroner vasküler oklüzyonu tanılamış oldu.