PAUL AUSTER: TÜM DÜNYAYA YAYILMIŞ BİR EFSANE!

3 ŞUBAT 1947’de New Cersey’de doğan Auster, şu anda New York’ta yaşamaya devam etmektedir.

Columbia Üniversitesinde İngiliz, Fransız ve İtalyan Edebiyatları üzerine eğitim aldı. 

Auster, 12 yaşında iken önemli bir çevirmen olan eniştesinin kitaplarını okuyarak edebiyata ilgi duymaya başladı. Bu sayede geliştirdiği özgün ve yaratıcı kişiliği, onu diğer yazarların arasından sıyrıltıp tüm dünyaya tanıtmayı başardı.

Lise dönemine geldiğinde Charles Dickens okumaya başlamış ve ondan ilham alarak yazar olmaya karar vermiştir. Bir süre Avrupa’da yaşayan Auster, burada Kafka, Camus gibi yazarlardan etkilenmiştir.

26’ncısı düzenlenen Asturias Prensi ödüllerinde, aralarında Orhan Pamuk’un da yer aldığı 18 ülkeden 26 yazar, edebiyat dalında aday gösterildi. İspanya’nın önemli ödülleri arasında yer alan “Asturias Ödülü’nü” Auster, edebiyat dalında kazandı.

Eserlerinden bahsedecek olursak:

Tanındığı ilk eseri  “New York Üçlemesi “ adlı eseridir. Bu eser, Auster’in üç kısa romanından meydana gelir. Bu üç roman sırasıyla Cam Kent, Hayaletler ve Kilitli Oda’dır. 

Cebi Delik” adlı otobiyografik romanının eki olarak yayımlanan bir de polisiye romanı vardır. Bu romanı Paul Benjamin adıyla yazmıştır. Bunun dışında birçok türde roman yazmıştır.

Eserlerinde “tesadüfün değiştirdiği hayat” temasını sıkça kullanan Auster’in dili, karmaşık bir dildir. Ancak bu bir anlaşılmazlığa sebep olmuyor.

Son kitabı “4 3 2 1” adlı eserinden bahsedilirken Auster, yazarlığı hakkında şunları söylemiştir:

Yazarlığım yıllar içinde hep evrildi, değişti, gelişti. Son 10 senede uzun, çok daha uzun cümleler kullanmaya başladım. Neden bilmiyorum, içimden böyle gelmeye başladı. Sanki artık kelimelerle dans ediyorum, etraflarında dönüyorum, yuvarlanıyorum. Bugün, nasıl hissettiğim ve nasıl biri olduğumla müthiş bir uyum gösteren bir değişim ve ritim bu. Meğer bugüne kadar tüm yazdıklarım, beni bu kitabı yazmak için hazırlamış.”

Ayrıca tanıtım bülteninde şunları da söylediğini biliyoruz: “Kendi yaşamımdan bazı şeyleri aktardım ama hangi yazar bunu yapmaz ki?” diyor ve devamında “Ben tanıdığım, bildiğim dünyayı, kendi yaşadığım ve sürprizlerle dolu deneyimleri yansıtmaya çalışıyorum. Ömrüm boyunca bu kitabı yazmak için bekledim” diyerek tamamlıyor sözünü.

Auster’ın diğer kitapları arasında “Yalnızlığın Keşfi, Yanılsamalar Kitabı, Kırmızı Defter, Leviathan, Kehanet Gecesi, Duman, Görünmeyen, Yükseklik Korkusu, Yazı Odasında Yolculuklar, Karanlıktaki Adam” bulunuyor.

Onu sadece bir yazar olarak tanımlamak yanlış olacaktır çünkü şiir ve senaryo türlerinde de eserleri vardır.   Yazarın Smoke, Blue in the Face adlı iki eseri Wayne Wang tarafından filme çekilmiştir. Daha sonra ise Auster, Lulu on the Bridge adlı eserini kendisi filme çekmiş, hem filmin senaristi hem de yönetmeni olmuştur.  Film hakkında bir röportajında gündelik yaşamın sadeliğini mitlerin uzaklığı ile yakınlaştırmaya çalıştığını söylemiştir.

Son olarak, Hürriyet’in yaptığı bir röportajda, Türkiye’ye gelmek isteyip istemediği sorulmuştur. Auster, yanıt olarak şunu söylemiştir:

“Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gelmeyi reddediyorum! Kaç kişi oldu? 100’ü geçti mi? Biz demokratlar Bush’lardan kurtulduk. Bir savaş suçlusu olarak yargılanması gereken Cheney’den kurtulduk. Neler oluyor Türkiye’de! En çok endişelendiğim ülke. Demokrat yasaları olmayan ülkelere gitmiyorum davet alsam da. Aynı sebeple Çin’den gelen davetleri de geri çeviriyorum. Bu hükümetleri protesto ediyorum.”