Rock Asla Ölmez: AC/DC

Rock tarihine adını kazıtmış, coşkusunu hiç eksik etmemiş bir grup. 1973’ten beri en iyi yaptıkları şeyin başındalar: Saf rock’n roll !

Rock denilince kafamızın içinde Back In Black’in o ikonik melodisinin çalmasını sağlayan grup onlar. Hard rock denilen türün öncüleri, rock’n roll’un kralları. Avustralyalı rock grubunun hikayesi, 1973 yılında Sidney’de kurulmasıyla başlıyor. Kurulduktan 7 sene sonra, 1980 yılında, grubun solistinin alkol zehirlenmesinden ölmesiyle grup sarsılıyor hatta müziği bırakmayı bile düşünüyorlar. Highway to Hell albümünden herhangi bir parçayı dinlerseniz, Bon Scott gibi bir yeteneği kaybettikten sonra, grubun geçirdiği sarsıntıyı belki biraz tahmin edebilirsiniz. Sarsıntıyı atlattıktan sonra grup, bünyesine Brian Johnson’ı katıyor ve yeniden bu işe dönüyorlar. Hem de geri döndük diyecekleri bir rock şah eseriyle: Back In Black albümüyle. Brian Johnson’ın o kesici sesinin ayrı bir renk kattığı albüm, aynı zamanda Brian Johnson’ın, Bon Scott’ın üzücü ölümünden sonra ne kadar da doğru bir tercih olduğunu gözler önüne seriyor. Enerjik yapısıyla bize rockı hissettiren, gelmiş geçmiş en iyi rock albümlerinden birisi diyebileceğim bir albüm, Back In Black. Sonrasında ise For Those About to Rock We Salute You ile ortalığı sallamaya devam ediyorlar. Bu albümden sonra ise durgunlaşan grubu canlandıracak, popülerliğini geri almasını sağlayacak yeni bir albüm geliyor: The Razors Edge. Thunderstruck ve Moneytalks gibi şarkılarından da tanıdığımız 1990 yapımı albümle grup, popülerliğini geri kazanıyor ve listeleri alt üst etmeye devam ediyor. Yıllar ardından Britanya’da ilk sıraya yükseliyor. AC/DC, dönemin rock grupları içerisinde parlıyor ve yükselişi hız kesmeden devam ediyor.

2000’li yıllara girerken ise grup, Stiff Upper Lip albümünü çıkarıyor. Eleştirmenler, Ballbreaker albümüne göre daha iyi olduğunu düşünüyor. İyi karşılanıyor diyebiliriz aslında. Çoğu ülkede birinci sıraya ulaşması, başarısını kanıtlıyor. Sonrasında gelecek olan 2008 tarihli Black Ice albümü, oldukça başarılı satış rakamlarıyla grup üyelerini şaşırtmayı başarıyor. Brian Johnson şaşkınlığını ise ”Benim gibi yaşlı bir köpeğe bile hayat bazen sürprizler yapabiliyor.” şeklinde değerlendiriyor. Yavaş yavaş Rock or Bust albümüne yaklaşıyoruz. Bu sırada da grup, rock tarihinin en nefes kesici konserlerinden birisini veriyor: River Plate konseri. Black Ice turnesi kapsamında, 2009’un sonlarında Arjantin’de verilen 200.000 kişilik konserle ses getirmeyi başarıyorlar. Hem de ne ses. Sonrasında kayıtları satılmaya başlanan konser, ”orada olmak vardı.” dedirtiyor adeta. 2010 yılında ise yine Black Ice turnesiyle, Bon Jovi’nin ardından bilet gelirlerinden en çok kazanan ikinci isim oluyorlar, hatrı sayılır bir miktarla. Rock or Bust’a giden yolda Malcolm Young’ın rahatsızlığı, Phil Rudd’ın cinayet planlama suçundan hakim karşısına çıkması gibi bir takım olaylarla boğuşuyor grup. Bunlara rağmen Rock or Bust, başarılı bir albüm olarak çıkıyor karşımıza. Sağlık sıkıntıları yüzünden Malcolm Young’ın yerine geçen Stevie Young ise oldukça başarılı bir iş çıkarıyor. Çizgisini hiç bozmayan AC/DC, yine aynı çizgide ilerlemeye devam ediyor.

Günümüze gelecek olursak, grup yeni albümüyle tekrar sahalarda. Brian Johnson’ın işitme problemi, Phil Rudd’ın ev hapsi ve en önemlisi, 2017 yılında Malcolm Young’ın vefatıyla fazlasıyla yıpranan grup, her zaman yaptıkları gibi bunların da üstesinden geliyor ve en iyi yaptıkları işi tekrardan yapıyor. 12 şarkıdan oluşan ”Power Up”, çıkalı daha bir kaç ay olan yani kısaca dumanı tüten bir albüm. Bana kalırsa The Razors Edge’den bu yana en iyi albümleri. Bahsettiğim gibi, çizgilerini hiç bozmamaları ve yaptıkları tüm albümlerin bir AC/DC albümü olması, bize bunu hissettirmesi, grubun en önemli özelliği. Bu albüm de bize bunu hissettiriyor. Keyifli ve AC/DC tadını aldığımız bir albüm. Tadında bir hard rock albümü diyebiliriz. Kulağınıza gelen bir gitar riff’ini biraz dinledikten sonra, ”Evet, bu AC/DC” dedirtmesi belki de AC/DC’yi oldukları grup yapan şeydir. Koşullar ne olursa olsun üretmeye devam eden, rock aşkıyla yanıp tutuşan ve sahne performanslarından da bunu anladığımız bir grup kendileri. Rock’ı bulunduğu konuma getirenlere saygıyla. POWER UP!