Salvador Dali ve Gala

Birkaç piyano notasının hikâyesi film yapılacak olsaydı hiç şüphesiz bu, Einaudi- Experience parçası olurdu ve Dali’nin yaşamı bu filmde özetlenebilirdi. Bu hikâyeyi okumadan önce arka planda bu parçayı açmanız hikâyenin romantizmine götürecektir sizleri. Daha sonra ise gözlerinizi kapatın ve bir Fransız aşk filminde, 1940 ya da 80’lerin ortasında yaşadığınızı düşleyin.

Salvador Dali, 1904’te Figueires’de doğdu. Sürrealizmin en büyük ressamlarındandır ve dahi olarak tanınmıştır. Yaşamı da eserlerindeki sanat gibi çılgın geçmiştir. Kendisi için methiyeler yazan Federico Garcia Lorca, onun en yakın arkadaşıydı. Ona Salvador, yani ‘’Kurtarıcı’’ adını vermişlerdi. Çünkü Dali’ye göre resim sanatını soyut resim, akademik gerçeküstücülük, dadacılık ve bütün öteki karmaşaların yarattığı ölüm tehlikesinden kurtarması alnında yazıyordu. Dali’nin yaşamındaki dönüm noktasını oluşturan asıl olay, Gala’nın hayatına girmesiydi. Çocukluk düşlerinde canlandırıp adını, gizemli bir öznesi ile Galuchka koyduğu ‘’Ampurdanlı Kız’’ gibi tablolarına konu yaptığı genç kadınların ete kemiğe bürünmesiydi Gala. Salvador Dali ile tanışıp sınırsız bir aşka sürüklenen Rus ressam, severek evlendiği eşi ve çocuğunu bırakıp çılgın ressama koştu.

Bir ruhun içinde gezebilmek bir sanat eserini ortaya çıkarabilecek güçteki kişilerin savaşıdır. Çünkü yalnızca sıradan insanlar, kendi içlerinde bir ruhun olmasına izin verirler. Yaşam boyunca asıl önemli olan şey, bomboş bir düzlükte özgürce koşmayı arzulamaktı; yaşamak, yaşamak istemek.

 Özgüvenli, becerikli, girişken, ne istediğini bilen kişiliğiyle, cazibesi ile ve fettanlıkla, çocuk- kadın arasında salınan imgesiyle Gala Dianakova, Dali ile İspanya’da dini bir seremoni ile evlendi ve çılgınlıklar ile dolu 50 yıl geçirdiler. Bu aşktan da hiçbir zaman pişmanlık duymadılar. İki çılgın âşık sanatları ile dünyaya kendilerini ve aşklarını kabul ettirmişlerdir.1940’larda Dali, Gala ile birlikte Paris’e yerleşti. 1948’e kadar orada kaldılar; 1982’de Gala öldü. İlham perisi ölmüştü Dali’nin ve Dali, bunu kabul edemiyordu. Bundan sonraki yaşamına Gala‘ya armağan ettiği şatoda devam etti. Orada çalışıyor ve yaptığı her resmi ölmüş sevgilisine ithaf ediyordu. Şatodan hiç ayrılmadı. Dali, 1984’te odasında çıkan yangın sonucu ağır yaralandı. Daha sonra, Torre Galatea’ya, Gala ile yaptırdığı yazlık evine yerleşti ve yemek yemeyi reddederek 23 Ocak’ta orada öldü. Sevgili eşi Gala’ya kavuşmayı bekliyordu Dali ve kendi isteği ile onun yanına göçtü.