Eşsiz bir eser: Ruh Adam

Ruh adam, bir içsel hesaplaşmanın romanıdır. Romanda karşımıza çıkan her sembolün kendi içerisinde tutarlı ve yerli yerinde anlamları bulunmaktadır. Bu anlamları çıkarıp masaya koyabilmek ise ancak usta okurların başarabileceği bir eylemdir. Düş ile gerçeğin akılalmaz silsilesinin, çağrışım dünyasının kalabalıklığının ve yoğun anlatımın hüküm sürdüğü romanda okurun çözmesi gereken hayli derin anlamlar gizlidir.

Romanın hareket noktası bir masaldır. -Ki Atsız okuyanlar için bunu açıklamaya bile lüzum yok- Bu masalda Yüzbaşı Burkay, evli olduğu halde Açığma-Kün’e aşık olur. Bu aşk öyle bir şiddettedir ki o uğurda eşini bu aşka kurban eder. Aradan bin yıl geçtikten sonra Selim Pusat ile eşi arasında bu masal sohbet konusu olur.

Pusat karakteri, aslında yönetime bir başkaldırının sembolüdür. Ona atılan iftira da tam da bu başkaldırıyı sansürlemeye bir girişim niteliğindedir. Yani, bir bakıma Atsız, bu durumla bize aslında özgür olmadığımızı, bir yerden bir elin mutlaka bizi bastıracağını ifade etmeye çalışmıştır.

Ayşe karakteri, ideal bir eştir. Bir bakıma sabrı ve saygıyı sembolize eder. Öğretme aşkı, eşinin uğradığı iftiraya yönelik kendisine yapılan manipüleleri deler geçer. Ayşe’nin çalıştığı okulda en gözde üç öğrencisi vardır. Bunlardan öne çıkanı Güntülü karakteridir. Güntülü ve Açığma-Kün arasındaki simgesel bağı anlamlandırmak pek güç değildir. Burkay’ın masalının bin yıl sonra vücut bulmuş halidir Güntülü, Selim ve Ayşe üçlemesi.

Selim Pusat ve askerlik arkadaşı Şeref üzerinden gidecek olursak:

Pusat ve Şeref’e iftira atılmış, bunun üzerine ordudan atılmışlardır. Bunu kaldıramayan arkadaşı Şeref ise çözümü intiharda bulmuştur. Pusat’ın evindeki Şeref’in fotoğrafı Pusat’a her daim ıstırap çektirmektedir. Hatta bazen Pusat, o fotoğrafın hareket ettiğini, ona bir şeyler söylediğini iddia etmektedir. Peki ya “Şeref” karakteri üzerine bina edilen kurgu, neden Pusat’ın askerlik şerefi ve onuru olmasın?

Okurlar pasif kalmamaktadır

Atsız’ın etkileyici dili ve üstü kapalı anlamsal bağlantıları ile okuyucu adeta düş ve gerçek coşumunun ortasında kalmakta ve tabii pekala bunu çözmeye çalışırken de yazılanlarda yetinmemekte, zihniyle bir bakıma mücadele etmektedir.

Düş ile gerçeği nasıl ayırt ederdiniz?

Romanın son kısmı, okuyucuyu derin bir kuyuya itiyor desek yanılmış olmayız. Belki bir yenilginin, belki bir intiharın, belki de kendini terk edişin ince tasviri. Burukluğun ve kabullenişin edebi anlamda vücut buluşu belki. Kapanmayan kapılar, Atsız’ın eserlerini okunur kılan en gözde özelliği. Usta kalemden, usta kelamlar. Bitmişlik, son yok. Her okuyuşta ayrı bir damak tadı, kucak açan.

Askerlik rütbe ve elbise değil, ruhtur.

Bana insanlardan mı bahsediyorsun? İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir.

Onmaz kara sevdamızı kan söndürecektir.

Tiyatro bitti. Beklemeye lüzum görmüyorum!

Edebi dil

Tüm bunların hepsi bir yana, romanın başından sonuna satır aralarına serpiştirilen Atsız’ın kendi kaleminden şiirleri okuyucuyu doyumsuz bir noktaya eriştiriyor. O etkileyici şiirden biri, buyurun:

Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş; 
Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
Bir sır ki bu,ölsen bile açamazsın…

Anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki…
Bak emrediyor:Daldığın alemden uyan ki,
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın…

Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder…
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver! 
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer! 
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın…

Ram ol bana,ruhun yeni bir aleme girsin…
Yazmış kaderin:Aşkıma ömrünce esirsin! 
Aklınla,şuurunla,hayalinle bilirsin.
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın…

Grup Volkan tarafından yapılan bestesi

Olur da eseri okumayanların bu yazıyı okuduktan sonra şevkleri kaçmasın diye çok açık bir şekilde ele almadım eseri.

Son olarak şuna da değinmek isterim:

Bir yazara ön yargı ile yaklaşmak, onun yaratmasını bir bakıma yok saymak demektir. Ki bu ölümden beterdir. En çok da savunmadığımız görüşleri iyi bilmeliyiz onu çürütebilmek için. Okur ve uyanık kalın…