Abdal Geleneğinin Son Temsilcisi “Neşet Ertaş”

Gönlünüze bir kere dokunduğunda adını hafızalarınızdan kolay kolay çıkaramayacağınız isimlerin belki de başında gelir Neşet Ertaş. Sazıyla, sözüyle yüreğinizde yerini alır ve en zor zamanlarınızda derdinize yoldaş olur türküleri. Daima mahcup, mütevazı bir tavırla davranır karşısındaki gardaşlarına. Ceketini çıkartmak için dinleyicisinden izin alacak kadar naif, vatandaşın cebindeki sigara parasına göz dikmeyecek kadar gönlü tok, örnek alınması gereken bir kişilikti. Peki son abdal, halk müziğinin önemli ismi, Yahya Kemal’in deyimiyle bozkırın tezenesi, gönül telimize sazıyla sözüyle türküler iliştirebilmek için hangi zorluklara katlandı, neler yaşadı?

Neşet Ertaş 1938 yılında Kırşehir’in Kırtıllar köyünde doğdu. İlk duyduğu ses babası Muharrem Ertaş’ın saz sesiydi. Bozkır geleneğinin içinde doğan Neşet ilkokul döneminde önce keman çalmayı öğrendi. Sonrasında 6 yaşından 15 yaşına kadar babasından saz çalıp Türkü söylemeyi öğrendi. Muharrem beyle beraber düğünlere gider kimi zaman orada köçeklik yapardı. Gittiği düğünlerden birinde güzel bir kıza vurulur gönlü. Muharrem bey kızın babasıyla konuşur ama “Benim saz çalıp, türkü söyleyene verecek kızım yok.” der kızın babası. Neşet Ertaş bu duruma çok üzülür. En sevdiği yoldaşının aşağılanması zoruna gider. Sevdiğine de kavuşamaz.

Küçük yaşlarda, tokacı eline saz yapıp veren annesi Döne hanımı kaybeder Neşet Ertaş. Babası başka bir kadınla evlenir. Evin nüfusu artınca geçim dertleri artar. Bir garip aşık Neşet Ertaş’ta eline sazını alır, cebinde iki buçuk lirasıyla yola koyulur. Cebindeki parayla sadece Ankara’ya gidebilir. İstanbul’a geçecek parası yoktur. Muavinlere söyler durumunu. Elinde sazı gören muavin “Çal o zaman” der. Neşet Ertaş o gün bir bilet için sabahtan akşama kadar türkü söyler. En sonunda arkada ayakta bir yer gösterirler ona. Açtır, heyecanlıdır, yorgundur.

İstanbul’a varır varmasına ama bu büyükşehir onun gibi yüzlercesiyle doludur. Başta korkar ama sonra ucuz bir otel odası tutup başlar iş aramaya. Karnı aç halde 3 gün, 4 gün iş bulamaz. Artık karın tokluğuna çalışmaya bile razıdır ama yine de kimse ona iş vermez. Neşet Ertaş bu sefer alır sazını eline plakçılar çarşısına gider. Şençalar Plak’tan içeri girer. İsmail Şençalar bir türkü söylemesini ister. Neşet Ertaş söyledikçe Kadri Şençalar dayanamaz ve ağlamaya başlar. Genç ozan Neşet’e nereden geldiğini, nerede kaldığını sorar. Sonra da tutar elinden Beyoğlu Saz pavyonuna getirir onu. Neşet Ertaş burada çalıp söylemeye başlar. Tek göz bir oda tutar kendine. Bu süre içinde iki plak çıkartır Neşet Ertaş ama sevemez İstanbul’u. Tekrar köyüne dönmek için yollara koyulur.

Bir süre Kırşehir’de hayatına devam ettikten sonra yine yollara düşer ve Ankara’ya gelir. Muzaffer Sarısözen’in Yurttan Sesler programına çıkar. Sarısözen Neşet Ertaş’ın sesini çok beğenir ve ayda iki kere 15 dakika radyoda çıkmasını ister. Hem düğünlerde hem pavyonda hem de radyoda çalıp söyleyen Ertaş’ın ünü günden güne artmaya başlar. O dönemde Leyla hanımla tanışır. Büyük bir aşka düşmüştür Neşet Ertaş’ın gönlü. Babası, Leyla hanımı gelin olarak istemese bile evlenirler. 10 yıllık bu evlilikten bir kızı, iki oğlu olur Neşet Ertaş’ın ama ayrılık onu çok yaralamıştır. En güzel türkülerini Leyla hanımdan ayrıldığı dönemde yapmıştır. Bu zor dönemlerde alkol yüzünden ellerine felç de iner. Neşet Ertaş tedavi olmak için ağabeyinin yanına, Almanya’ya gider. Türkiye’ye çok mektup yazar o dönemde ama geri cevap alamayınca 27 senesini oradaki gurbetçilere saz çalarak geçirir. Bu dönemde bir trafik kazası yüzünden üç ay hapis de yatmıştır.

Yaklaşık 30 yıl vatanından ayrı kalan Neşet Ertaş, Türkiye’ye döndüğünde büyük bir sevgiyle karşılanır. Garip ozana “Devlet Sanatçılığı” unvanı teklif edilir ama “Ben halkın sanatçısıyım” der ve kabul etmez. Gerçekten de öyledir Neşet Ertaş. Herkesim insana hitap edebilen nadir sanatçılarımızdandır. Bozkırın tezenesi, Abdal geleneğinin son temsilcisi, bir garip aşık Neşet Ertaş 2012 yılının Eylül ayında dünyaya gözlerini yumdu. Ardında nesillerden nesillere aktarılacak, her biri ayrı hikaye olan gönlümüzün sızısına yoldaş türküler bıraktı. Rahmetle anıyoruz.