Ezoterik Şair Âsaf Hâlet*

Türk şiirinde modern-gelenekçi anlayışın temsilcisi olarak bilinen Asaf Halet Çelebi ilhamını Asya tasavvuf ve dinler tarihinin ünlü kişilerinden, eski Doğu medeniyet ve masallarından almıştır. Türk sanat müziği , resim ve bilimle ilgili derin makaleleri de bulunur. Birçok hayran olunası yönünü kenara üzülerek bırakıp bugün Asaf Halet’in edebi yönünü konu alacağız.

Şiir yazmaya başladığı ilk yıllarda yani gençlik yıllarında divan edebiyatından çok etkilendi, gazel ve rubailer yazarak şairliğe ilk adımını attı. Çocukluk yıllarında dinlediği masallar, efsaneler, destanlar onun dünyasında ve hayal gücünde derin izler bıraktı. Kendisi de durumu şu şekilde aktarıyor;

Muhakkak benim çocukluğum en güzel masalların söylendiği bir devirdi. Bunda biraz da benim hayatımdaki tesadüf ve imkânların tesiri olmuştur. Çocukluğumun yapısında mühim tesiri olan bu masalların bu tesirlerini ben bugün bile kaybetmediğimi görürüm. Şiirlerimin çoğunun nescini bile bu masal motifleri teşkil eder.”

Öyle ki şair kendi iç dünyasından bahsederken bile mitlerden yararlanmıştır. Ona göre “şair şuuraltı ile çok temas etmesi gereken bir insandır.”

Ömrünce hayal kurdu hayaller geçti

Binlerce masallar misâller geçti

Çırpındığı uğrunda visâller geçti

En son tükenip ömrü bu haller geçti.”

(Müşterek Hal Tercemesi)

Şair 1937 yılından sonra serbest ölçü kullanmaya ve divan edebiyatının etkisinden şekil olarak çıkmaya başlamıştır. Asaf Halet Çelebi, batı şiiri ile yakından ilgilenmiş ve kendisine (sentez) daha önce yazılan hiçbir şeye benzemeyen özgün bir yol çizmiştir. Yaşadığı dönem içinde hiçbir şiir akımının etkisi altında kalmadan aynı zamanda sonraki nesiller için de taklit edilmesi oldukça zor bir şairdir. Asaf Halet Çelebi’ye göre;

“Şiir, basmakalıp bir peyzaj, ulu orta bir hikaye olmadığı gibi, neyi ifade ettiği belli olmayan bir musiki de değildir. Fakat şiirde bunların hepsinden birer nebze bulunmak icap eder. Ancak şairin maksadı ne hikaye anlatmak, ne musiki yapmak ne de resim çizmek olmadığı için bunlar ancak dozu kaçırılmadan şiire verilebilir.”

Şiirleri için “Onlar benden bir parça, daha doğrusu ben onlardan bir cüzdüm” demiştir. Zamanı ve mekanı farksız görerek birbirine karıştırdığı zengin bir şiir dünyası vardır. Bunun sebebi de Hindistan-Anadolu- İran-Irak şiirlerine derinden vakıf olmasıdır. Bu bilgisi ve ilgisini yazdığı şiirler üzerinden de kolaylıkla görebiliriz. Dediğimiz gibi Hint kültürünü tanımış, İslam tasavvufu ile Hint mistisizmini birleştirmiştir.

En büyük örneklerinden biri ”Mâra” şiiridir. Habis mâra budizmin şeytanıdır.Asaf Halet çelebi şu şekilde açıklıyor; ”Zihnin safvete, huzura ve kurtuluşa kavuşması için yapılan bir cihad manzarası gibi görünmüştür. insanların bağlarından kurtulmasını reddeden bu kudrettir ve en büyük kurtuluş timsali olan buddha’nın tamami ile aksi olan evsafa maliktir.” Bu sözleri söylerken bir Hindistan dini olan budizmin kurucusu hakkındaki mitlerden yola çıkarak bu şiiri yazdığını anlıyoruz.

Asaf Halet Çelebi’yi çoğumuz ”İbrahim” şiirinden tanırız. Herkes şiirin içinde geçen metaforlardan bahsedilen ”İbrahim” in kim olduğunu anlayabiliyor ve şiirin derinliklerine vakıf olabiliyor.

Asaf Halet Çelebi/ İbrahim

Asaf Halet’in tasavvuf ile de yakından ilgilendiğini söylemiştik. Bunu en çok gösterdiği şiiri olarak sayabileceğimiz ”Cüneyd” şiirini Cüneyd-i Bağdâdî ye yazdığını söylemiştir.Cüneyd-i Bağdâdî Bağdat’ta doğmuş olan 9. yüzyılda yaşamış sufi ,filozof ve alimdir. Şiirinin başına ”Leyse fi cübbeti sivallah” lafzını kondurmuştur. Arapça olan bu sözün manası “Cübbemin altında Allah’tan başkası yoktur.” dur. Şiir de aynen şöyledir;

Cüneyd

bakanlar bana
gövdemi görürler
ben başka yerdeyim

gömenler beni
gövdemi gömerler
ben başka yerdeyim

aç cübbeni cüneyd
ne görüyorsun
görünmeyeni

cüneyd nerede
cüneyd ne oldu

sana bana olan
ona da oldu

kendi cübbesi altında
cüneyd yok oldu

Asaf Halet Çelebi’nin başlıca şiir kitapları şunlardır:

He (1942)
Lâmelif (1945)
Om Mani Padme Hum (1953)
Bütün Şiirleri (1998, sağlığında yayınladığı 3 şiir kitabına girmemiş şiirlerin ide içerir)

Bunlardan ”Om mani padme hum” sanskritçe “lotus mücevherine selam” anlamına geliyor. Bir başka kaynakta da”insanın gerçek özüne selam” biçiminde de çevrildiği görülmüştür.Bu da Buddha’nın ilk aydınlandığında gördüğü şey olan lotus çiçeğine söylediği sözmüş. Asaf Haleti tanıdıkça derinleşen,yakınlaştıkça hayranlığın ve ulaşılmazlığın arttığını görüyorum. Mutlaka bir kaç şiirini okuyup araştırmalısınız.