Şeker Portakalı

Şeker Portakalı

Zeliş’e ithafen

Hediye etmiş olduğun bu muhteşem eser için teşekkür ederim. Benim için bundan daha muhteşem bir hediye olamazdı.

 

Kitap Adı: Şeker Portakalı

Orijinal Adı: My Sweet Orange Tree

Yazar: Jose Mauro de Vasconcelos

Çeviri: Aydın Emeç

Yayınevi: Can Yayınları

Sayfa: 200

Baskı: 2014

Tür: Roman

Vasconcelos’un en çok bilinen, isminin geçtiğinde bile hüzünlendiren, efsane kitabı şeker portakalı. Kitabımızın ana fikri sevgisiz yetişen çocukların hayat karşısında nasıl çaresiz kaldığı ve nasıl yanlışlara düştüğü gözler önüne sermektedir. Diğer bir ana düşüncemiz ise çocukları anlamak için onlar gibi düşünmek gerekir.

Yaşamın beklenmedik değişimleri  karşısında büyük sarsıntılar yaşayan Zeze’nin başından geçen olayları anlatılıyor. Kısacası günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun hikayesi. Satır aralarına sığınabileceğimiz, çocukluğumuzdan bir iz bulabileceğimiz mükemmel bir kitap.

“Gün ışığının yüreğimi mutlulukla doldurduğunu hissediyorum…”

 

Kısa Kitap Özeti

Hikayemizin ana karakteri olan Zeze, Çok yoksul bir ailenin ferdidir. Zeze, bütün haylazlıklarına rağmen hassas, duygusal, zeki bir çocuktur. Zeze, içinde evrensel bir duygu etrafına mükemmel bir duyarlılıkla yaklaşmaktadır. İçinde karşı koyamadığı bir yaramazlık isteği bulunduran Zeze, başına sürekli belalar açar. Yoksul bir aileye mensup olan ana karakterimiz bu yaramazlıkları, diğer aile mensupları tarafından yoksulluğun vermiş olduğu öfkeden kaynaklı ana karakterimiz dayak yemektedir. Babası uzun süredir iş bulamaması, ablalarının eski sevgilileriyle, abisi yoksulluğun hıncını alır Zeze’den. Zeze’nin günleri dayak yemeden geçmiyor ne yazık ki. Bu problemlerden o küçük yüreğindeki ışıltı, sevgi ile başa çıkmaktadır. Bu yoksulluk sebebiyle elektrik faturasını ödeyemeyen aile, ilk önce elektrikleri kesilmiş daha sonrası ise ev sahibi tarafından kendilerine ev bulmalarını istenmiştir. Yeni evlerinde ana karakterimizi büyük bir sürpriz beklemektedir. Kitabın adı olan Şeker Portakalı ile karşılaşacaktır. Taşındıkları yeni evin bahçesinde çeşit çeşit ağaç bulunmaktadır ancak Zeze bahçedeki şeker portakalı fidanını sahiplenir ve kendi fidanı olduğu için ona ilgi gösterir. Fakat bu şeker portakalı fidanının başka bir özelliği daha vardır. O da Zeze ile konuşmasıdır. İkili bu sayede çok iyi arkadaş olur ve Zeze tüm gün yaptıklarını şeker portakalı fidanına anlatmaya başlar. Ayrıca, Zeze’nin maceraları “Güneşi Uyandıralım” ve “Delifişek” romanlarında devam ediyor.

Aslında ölmeden önce okunacak kitap listesi vardı ya hani ‘Şeker Portakalı’ da o kitaplardan olup mutlaka okunması gereklidir. Çünkü  her yaşta, her dönemde okunup, her defasında farklı düşünce ve hislere kapılabileceğiniz kitapdır.

 

Hikaye Karakterleri

Zeze: Baş kahraman, yoksul bir ailenin küçük çocuklarından biridir.

Totoca: Zeze’nin ağabeyidir. Bencilce ve tutarsız davranışlar sergiler.

Edmundo Dayı: Yaşlı bir akrabadır. Ona ailesinden çok daha iyi davranır.

Jandira: Zeze’nin ablasıdır. Zamanını roman okumak ve sevgililerini düşünmekle geçirir.

Gloria: Zeze’nin ablasıdır. Onu ailede en çok seven ve koruyan kişidir.

Bay Arivaldo: Bir sokak şarkıcısıdır. Zeze ile aralarında sessiz bir dostluk gelişmiştir.

Lala: Zeze’nin diğer ablasıdır. Son zamanlara kadar Zeze ile ilgilenmiş ama sonraları ya bıkmış, ya da sevgilisiyle olmayı tercih etmiştir.

Luis: Zeze’nin küçük kardeşi, kardeşlerden en küçüğüdür. Ailede herkes tarafından sevilir.

Luciano: Luciano adındaki yarasa, Zeze’nin isim takıp konuştuğu çok sevdiği arkadaşlarından biridir.

 

– Şeker Portakalı Alıntılar –

”Nen var Zeze?”

”Hiç. Şarkı söylüyordum”

”Şarkı mı söylüyordun? ”

”Evet.”

”Öyleyse ben sağır olmalıyım.”

İnsan içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa ? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona ögretmeyecektim. 

 

 

 

”Uyuyalım. İnsan uyudu mu her şeyi unutur. ”

 

 

 

 

”Sesi ılık, tatlı, en katı yüreği bile yumuşatacak bir havaya bürünüyordu.”

 

 

 

 

”Bütün bunları yapan, aslında şeytan olmalı. Birtakım şeyler yapma isteği geliyor içimden, ve… yapıyorum.”

” Daha çok anlat,” dedim

” Hoşuna gidiyor mu? ”

” Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum. ”

” Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz? ”

” Gider gibi yaparız. ”