17. YY’ın Önemli Oyun Yazarlarından, Moliére Üzerine

ANLIYORUM Kİ İNSANLARA KENDİNİ SEVDİRMEK İÇİN ONLARIN HUYLARINI BENİMSER GÖRMEKTEN, GÖRÜŞLERİNİ PAYLAŞMAKTAN, KUSURLARINI GÖKLERE ÇIKARIP HER YAPTIKLARINI ALKIŞLAMAKTAN İYİSİ YOK.”

CİMRİ

Asıl adı Jean Baptiste Paguelin, (1622-1673) Fransa, Paris’te doğmuştur. Molière soyadı değil, lakabıdır. Kendisi 17. yüzyılın en iyi komedi yazarlarındandır. Paris’in önde gelen sanatçılarından biri dahi olsa Katolik Kilisesi’nin tiyatroya ve tiyatroculara bakış açısı aşinadır. 1673 yılında “Hastalık Hastası” adlı oyununda kendisi de oynamıştır. Oyun esnasında verem hastalığı devam etmesine rağmen oyunu sonlandırmamıştır. Bu durum dahi onun ne büyük bir oyun yazarı ve tiyatro sanatçısı olduğunu kanıtlayabilir. Oyundan sonra evinde vefat eden Molière’nin sahnede hastalanıp ölmesi üzerine verilen bilgiler yanlıştır. Ölümü üzerine eşinin kralın huzuruna çıkarak gizlice bir tören düzenlettiği söylenir. Ölümünden yirmi yıl kadar sonra Molière’nin bedeninin “Fransız Anıtlar Müzesine” aktarıldığı, 1816’da ise La Fontaine’in mezarının yakınlarına defnedildiği bilinmektedir.

Türk edebiyatının Tanzimat’la Batı’ya yönelişi başlaması üzerine etkisi olan bir yazardır. Öyle ki İbrahim Şinasî, Ahmet Vefik Paşa, Direktör Ali Bey’in, Molière’den adaptasyonları mevcuttur. En bilindik eseri “Cimri”yi; Ahmet Vefik Paşa “Azarya”, Teodor Kasap “Pinti Hamit” olarak edebiyatımıza adapte etmişlerdir.

Molière, Fransa’nın neoklasik döneminde yaşamıştır. Eserlerindeki evrensel boyutluluğu yabana atılmayacak bir tiyatro yazarı olduğu yüzyıllardır ortadadır. Yaşadığı devirde eserleriyle sadece halkı güldürmeyi amaçlamamış, güldürürken düşündüren bir komedi anlayışı sunmuştur. Amacı aynı zamanda seyirciyi eğitmek ve kusurlarından onları bir nebze de olsa arındırabilmek; seyirciye yaşam dürtüsü ile sorumluluk duygusunu bir arada tattırabilmektir.

Molière’nin oyunlarındaki karakterler her devirde, her toplumda gerçek hayatta da görülebilecek tiplerdir; kibarlığa özenen sonradan görme zenginler/ burjuvalar, züppe tipler, mesleğini kötüye kullanan insanlar, bilgiçlik taslayan cahil tipler, din çerçevesi altında her türlü ahlaksızlığı yapmaktan utanmayan din adamları vb. O, oyunlarındaki bu tip kişilerle dünya edebiyatı töre komedyasının öncülerindendir.

Molière’yi az çok tanıtarak onu tekrar hatırlattığımı düşünüyorum. Bu sebepten ötürü onun dört yüz yıl öncesinden günümüze ışık tutan felsefi cümleleriyle sizleri başbaşa bırakıyorum.

Susan bilgin, tek bir kelime konuşmayan aptallardan farksızdır.

Geç yetişen ağaçlar, en iyi yemiş verenlerdir.

Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.

İnsanlara yapılabilecek en büyük iyilik, onlara akıllarını kullanmayı öğretmektir.

Zorluklar, başarının değerini arttıran süslerdir.

Çoğu zaman şüphe içinde bırakılmak, gerçeği işitmekten daha zalimdir.