6 Şiiriyle Yahya Kemal’i Anlamak

Eski Türk şiiri, Fransız şiiri ve Modern Türk şiiri arasında bir köprü vazifesi gören, Türk şiirine mükemmelliği öğreten Yahya Kemal Beyatlı 6 şiiriyle karşınızda.

Küçük Yaşta Annesini Kaybetmesi Onu Derinden Etkiledi

Ufuklar

Annemin na’şını gördümdü; 
Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle, 
Acıdan çıldıracaktım. 
Aradan elli dokuz yıl geçti. 
Ah o sabit bakış el’an yaradır kalbimde, 
O yaşarken o semavi, o gülümser gözler 
Ne kadar engin ufuklardı bana; 
Teneşir tahtası üstünde o gün, 
Bakmaz olmuşlardı artık bu bizim dünyaya. 

Paris’e ve Fransız Şiirine Hayrandı

(Fransız sembolist Charles Baudelaire)

Büyü Şiir
Paris’te genç iken koyu Baudelaire’perest idim.
Balkon’la, Yolculuk’la, Güzellik’le mest idim. 

Sinmişti şi’ri ruhuma ulvi keder gibi; 
Absente damla damla sızan şeker gibi. 

Hulyâsının yarattığı iklim o başka yer! 
Gür defnelerle çevrili, afyonlu bahçeler… 

Her zevki bir haram olan efsunlu cennetin 
Koynunda vardı lezzeti bin türlü nimetin. 

Bir gün veda edip o diyârın hayatına, 
Döndüm bütün bütün vatanın kâinatına. 

Lâkin o bahçelerde geçen devreden beri 
Kalbimde solmamıştır o şi’rin çiçekleri.

Büyük Bir İstanbul Aşığıydı

Başka Bir Tepeden
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! 
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. 
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul! 
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. 

Nice revnaklı şehirler görülür dünyada, 
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan. 
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü’yada 
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

Osmanlı’nın Son Yıllardında Tarih ve Edebiyat Öğretmenliği Yaptı

1918
Ölenler öldü, kalanlarla muzdarip kaldık.
Vatanda hor görülen bir cemaatiz artık.
Ölenler en sonu kurtuldular bu dağdağadan.
Ve göz kapaklarının arkasında eski vatan,
Bizim diyar olarak kaldı tâ kıyamete dek.

Kalanlar ortada genç, ihtiyar, kadın, erkek,
Harap olup yaşıyor taliin azabıyla,
Vatanda düşmanı seyretmek ızdırabıyla.
Vatanda korkulu rüya içindeyiz, gerçek.
Fakat bu çok süremez, mutlaka şafak sökecek.
Ateş ve kanla siler, bir gün, ordumuz lekeyi,
Bu, insanoğluna bir şeyn olan Mütarekeyi.

Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı Döneminde Polonya, Portekiz ve İspanya’da Elçilik Görevleri Yaptı

Kar Musikileri
Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu.
Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.

Bir kuytu manastırda duâlar gibi gamlı,
Yüzlerce ağızdan koro hâlinde devamlı,

Bir erganun âhengi yayılmakta derinden…
Duydumsa da zevk almadım İslâv kederinden.

Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta,
Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta.

Birdenbire mes’ûdum işitmek hevesiyle,
Gönlüm dolu İstanbul’un en özlü sesiyle.

Sandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık,
Uykumda bütün bir gece Körfez’deyim artık!

Hiç Evlenmeyen ve Hayatının Son 20 Yılını Bir Otel Odasında Geçiren Şair Yaşlılık Döneminde Ölüme Yoğunlaştı

Düşünce
Ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı? 

İnsanlar anlaşıldı. Cihânın da sırrı yok,
Kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok 

En tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma.
Dalsın yakında gözlerim artık son uykuma! 

“Yalnız duyan yaşar” sözü, derler ki, doğrudur
“Yalnız duyan çeker” derim, en doğru söz budur. 

Gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını,
Bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını. 

Hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var?
Bitsin, hayırlısıyla, bu beyhûde sonbahar! 

Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,
Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.

Bonus

Akşam musikisi
Kandilli’de eski bahçelerde, 
Akşam kapanınca perde perde, 
Bir hâtıra zevki var kederde.

Artık ne gelen, ne beklenen var; 
Tenhâ yolun ortasında rüzgâr 
Teşrin yapraklarıyle oynar.

Gittikçe derinleşir saatler, 
Rikkatle, yavaş yavaş ve yer yer 
Sessizlik dâimâ ilerler.

Ürperme verir hayâle sık sık 
Her bir kapıdan giren karanlık, 
Çok belli ayak sesinden artık.

Gözlerden uzaklaşınca dünyâ 
Bin bir geceden birinde gûyâ 
Başlar rüyâ içinde rüyâ.