Bir Hülya Adamı: Ahmet Hamdi Tanpınar

 “Meyve bahçelerinde dolaşırken yavaş yavaş bir hülya adamı oldum”

Edebiyatın hemen hemen her dalında eserler veren, yaşarken arayıp bulamadığı ilgiyi ve sevgiyi, ölümünden yıllar sonra  edebiyata damga vurarak yakalayan, zamanı aşan yazar Tanpınar.

 23 Haziran 1901’de İstanbul Şehzadebaşı’nda üç kardeşten en küçüğü olarak dünyaya gelir, yazılarına hayran olduğumuz Tanpınar. Babasının memuriyeti sebebiyle çeşitli şehirler gezerler ve  farklı okullarda öğrenim hayatını sürdürür. Büyüme evrelerine tanıklıklık eden şehirler Tanpınar’ın efsunlu satırlarına da zemin hazırlar. Musul’da bulundukları zaman diliminde gelişim çağındaki Tanpınar’ın hayatında bir kırılma noktası cereyan eder ve çok sevdiği annesi tifüse yakalanır, hayatını kaybeder.

Annesinin hayata erken vedası  Tanpınar’ın derin buhranlarının bir başlangıcını yaratır.  Sancılı süreçlerden geçen Tanpınar  1919 yılında  İstanbul Darülfünun’da Edebiyat bölümününe başlar, 1923’te mezun olur. Mezuniyetinden sonra  Erzurum, Konya ve Ankara liselerinde edebiyat öğretmenliği yapar. Yıllar birbirini takip ederken  sınırsız başarıları ve atılımları da beraberinde  gelir Tanpınar’ın; Güzel Sanatlar Akademisi’nde sanat tarihi hocalığı, 1939 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yeni Türk Edebiyatı kürsüsü profesörlüğü, 1942 ara seçimlerinde Maraş’ta milletvekiliği yapar. 1948’de Edebiyat Fakültesindeki Yeni Türk Edebiyatı profesörlüğüne tekrar devam eder  ve vefatına kadar bu görevi  sürdürür. 1953 yılında ise hayallerinde yer eden Avrupa’ya gitme fırsatı bulur;  Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, İspanya ve İtalya’yı gezer. Katıldığı  Avrupa seyahatleri, kitaplardan tanıdığı Batı’yı, Batılı yazar ve şairleri yakından tanımasına imkan verir.  Fakat son kez gittiği Paris’te her daim yakasını bırakmayan hastalıkları ve düşünceli yapısı bulunduğu şehir ve şehrin güzellikleri için fazla yaşlı kaldığını hatırlatır ona.

“Ne içindeyim zamanın; ne de büsbütün dışında,

Yekpare, geniş bir anın parçalanmaz akışında.”

“Bir şâirin büyüklüğünü anlamak için yaptığı şeyler kadar bozduğu şeyleri de hesaplamak lazımdır. Hakiki sanatkâr bozarak yapar.”

Edebi Yönü

Tanpınar’ın çocukluğundan itibaren okumaya ve  yazmaya olan tutkusu hep devam etmiştir. Erken yaşına rağmen Kısas-ı Enbiya’yı, Cezmi’yi, Monte Kristo’yu, Servet-i Fünun sayılarını ve kitaplarını büyük bir iştahla okumuştur. Gençlik yıllarında hayatına ve eserlerine dokunan, kılavuz edindiği Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in talebesi ve dostu olmuştur.

  Adını ilk kez 1920’de “Altın Kitap” dergisinde yayınlanan “Musul Akşamları” şiiriyle duyuran Tanpınar’ın eserleri, Dergah, Milli Mecmua, Hayat, Görüş, Ülkü, Varlık, Oluş, Kültür Haftası ve Aile dergilerinde yayımlanmıştır. Farklı başarılara imza atan Tanpınar  çeviriye de adım atmış, 1929’da E.T.A. Hoffmann’ın “Kremon Kemanı” ile Anatole France’tan “Kaz Ayaklı Kraliçe Kebapçısı” adlı kitapları çevirmiştir.

Şiirlerinde sembolist akımını benimseyen Tanpınar, musiki, his ve hayal konularını kaleme almıştır. Şiirleri diğer eserlerine kıyasla daha azdır. Tanpınar’ a göre ‘şiir müstesnadır, biriciktir’  ve şiire her zaman fazla ehemmiyet vermiştir. Eserlerinde zaman kavramına dikkat çeker. Geçmişe özlem duymaz onun için var olduğu zamandır önemli olan ve “yekpare, geniş bir anın parçalanmaz akışını” yakalamaktır. “Mahur Beste, Huzur, Sahnenin Dışındakiler, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Aydaki Kadın ve 5 Şehir” önemli eserleri arasındadır.

“Şiir, söylemekten ziyade bir susma işidir. İşte o sustuğum şeyleri hikaye ve romanlarımda anlatırım. Onun için mümkün olduğu kadar kapalı alemler olmasını istediğim şiirlerimin anahtarlarını roman ve hikayelerim verir.”

Sınırsız hayal gücü, psikolojik tahlilleri, güzel kadınlara olan merakı, iç çatışmaları, umutları, ızdırapları, buhranlı, efsunlu dili eserlerinde her daim bizi kuşatır ve Tanpınar’ın dünyasına konuk olmamızı sağlar.

Hakettiği değeri yaşamı boyunca arayan usta kalem 24 ocak 1962’de de bir kalp krizi sonucu hayata veda eder. Arkasında büyülü eserleri, efsunlu yaşamı, değer görme arayışları, kedilere düşkünlüğü, başucu kahvesi, çetrefilli dostlukları ve şahsına münhasır kişiliğini de bırakır ve göçer. Mezar taşında zamanı aşan şiirinin ilk mısraları yazılıdır.

“Ne içindeyim zamanın

Ne de büsbütün dışında” 

ESERLERİ

Şiir:

  • Bütün Şiirleri (1976)

Roman:

  • Mahur Beste (1975)
  • Huzur (1949-1983)
  • Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961) Sahnenin Dışındakiler (1973)
  • Ay’daki Kadın (ölümünden sonra 1987)
  • Suat’ın Mektubu(2018- Huzur romanının karakterlerinden Suat’ın intiharının ardında geride bıraktığı mektubunun Handan İnci  tarafından kitaplaştırılmış hâlidir)

Öykü:

  • Abdullah Efendi’nin Rüyaları (1943),
  • Yaz Yağmuru (1955),
  • Hikayeler (1983)

Deneme:

  • Beş Şehir (1946)
  • Yaşadığım Gibi (1970)

Araştırma-İnceleme:

  • Tevfik Fikret (1937)
  • Namık Kemal(1942)
  • Edebiyat Üzerine Makaleler (1969)
  • Yahya Kemal (1940)
  • 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (birinci cildini tamamlayabildi,1942)

kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=m2-3oSYDchE

http://turkoloji.cu.edu.tr/YENI%20TURK%20EDEBIYATI/yunus_balci_ahmet_hamdi_tanpinar.pdf