Bu Toprakların Gettosunun Hikayesi: Sıfır Bir

Kapitalizmin azı dişi keskinleştikten sonra en büyük etki olarak şehirler kalabalıklaştı. Sanayinin gelişmesi ile insanlar köylerden büyük şehirlere göç ettiler. Kimileri apartman dairelerinde otururlarken, kimileri ise gecekondu mahallelerine yerleştiler. Kümeleşen insanlar gettoları oluşturdu. Gettolar, içinde genellikle azınlık grupları barındırdı. Bu gruplar genelde sefalet içinde olanlardı. Adana’nın Hürriyet Mahallesi de bu özellikteki yerleşim alanlarından sadece biri.

Memleketlerinden kan davası yüzünden kaçmak zorunda kalan ve kendini yokluk yüzünden suçun içinde bulan Savaş Satış ve kendine seçtiği ailesinin hikayesiyle başlamıştı dizi. Diğer karakterler Özgür Meriç ve Cihangir Ceyhan ile tanışmasıyla sıkı dostluk kuran Satış erken yaşta işlediği cinayetle artık suçun içine adımını atmıştı. Yalnızlaştırıldıkları mahallelerine sahip çıkmaktı niyetleri.

Senaristi resmen bir sır olan, yönetmen koltuğunda Kadri Beran’ın yer aldığı dizide günümüz Türkiye’sinde belki de her hikayenin bir kısmında yaşanan uyuşturucu sorununa karşı çıkan bu yapılanma, intikam ve hükmetme arzusu ile yola çıktılar.

Youtube’da başlayan serüvenlerine BluTv’de devam eden ekip, bu tip mahallelerde yaşanan birçok sorunu ele alırken, aynı zamanda kötü örnek teşkil edebilecek bir hikayenin de içindeler aslında fakat diziler ve filmleri eleştirirken aslında sorulacak soru şu: Medya suçu tetikler mi?

Medya, insanlara bazen var olanı aktaran, bazen ise kurgusal hikayelerle izleyicinin karşısına çıkan bir araç fakat senaristler hikayelerini illaki birçok örneklemden yola çıkarak yazıyorlar. Aslında bu dizi kurgusal dahi olsa Hürriyet Mahallesi’nde bunların yaşanmama olasılığı bir hayli düşük.

Bizlere ekran karşısında bir bakış açısına göre şiddeti pompalayan bu dizi, aslında gören gözlerle bakıldığında bir sebep sonuç içerisinde bu hale gelindiğini gayet açık bir şekilde söylüyor. Zulüm edenin yanında değil karşısında durulması gerektiğini söyleyen dizide yoksulluk, zorunlu göç gibi bazı nedenlerin durumu buralara kadar getirdiği gösteriliyor.

Şimdi bu hikayede alınması gereken bir çok ders olabilir fakat bu ders kesinlikle birilerini öldürmek değil diye düşünüyorum. İnsanların aslında günlük hayatta dahi verdiği bir savaş bu. Kadın ve uyuşturucu ticaretine, çocuk istismarına, hak ihlallerine ve birçok toplumsal doneye karşı dik duruş sergileyen bu dizi, kimi zaman insanın içerisindeki canavarıyla tanışmasını sağlıyor. Sadece özenti uğruna izlenildiğinde kötü sonuçlar doğurabilecek yapımın vermek istediği mesajı izleyip çok rahat anlayabileceğinizi düşünüyorum. Keza onlar da gerçek seyircilerinin dışında anlam veremeyecek nitelikteki güruhun kahramanları olmak istememişlerdir.

Gerek çekimleri, gerek oyunculukları gerekse müzikleri konusunda gerçekten iyi bir notu hak ediyor. İlk sezonlarında daha basit teknikler kullanılan dizide gerçeklik seviyesi olabildiğince üstte. Bir hayalin ortakçıları olarak yola çıkmış bu ekip, belki de popülaritenin koltuğunun altına istemeden girip hak ettiği değeri aldılar.

Dizinin son sezonunun ardından canlarını verdikleri mahallelerini kurtarmak için verdikleri savaşı bu sefer de beyaz perdede izleyeceğiz. Çekimler bitene kadar izlemeyenler hemen diziyi izlemeli diye düşünüyorum. Ama dediğimiz gibi, zulmü ve ardındaki başkaldırıyı gerçekten hissederek.

Madem ki böyle bu düzen.

Gücü olanlar kuruyorsa güçsüzlerin üzerinde düzeni

Ağlıyorsa bir ana, doyamadan evladına

Çoktan geçmiştir zalimin elinden gücü almanın vakti.

Ya akar kanımız kaldırım taşlarına,

Ya da teneşir paklar artık sizi.

Özgür Meriç