Çağdaş Türk Resminin Öncüsü: Abidin Dino

Çağdaş Türk Resminin Öncüsü: Abidin Dino Hakkında

Abidin Dino, 23 Mart 1913 yılında, babası Rasih Bey ve annesi Saffet Hanım’ın beşinci çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geldi. Hayatın getirdikleri ve savaşlar nedeniyle ailesi, onun bebekliğinde, İsviçre’ye gitmek zorunda kalmıştır. Çocukluk dönemini Cenevre’de geçiren Abidin Dino bu şehirden çok etkilenmiştir, resimlerinde de İsviçre’nin renklerinden esinlenildiğini görmek mümkün. Henüz çocukluk zamanlarında I. Dünya Savaşı başlamıştır, İsviçre’de yaşıyor olsalar da bu savaş onları da derinden sarsmıştır. Abidin Dino “Kısa Hayat Öyküm” isimli kitabında, savaş hakkında şu sözleri söylemiştir:

“Hepsi iyi, hepsi güzel de, bu parlak görüntünün arkasında bir felaketin var olduğunu sezinlemekte gecikmiyorum. Biraz karışık da olsa, durumu az buçuk anlıyor olmalıyım. İsviçre, daha doğrusu Cenevre, korkunç bir fırtınanın ortasında bir sal, bir sığınak. Çepeçevre ölesiye bir dünya savaşı sürüyor. Oluk oluk kanların aktığı bu Birinci Dünya boğazlaşmasında, Türkiye, Almanya’dan yana ve felaketten felakete sürükleniyor. Büyük salonda, küçük salonda, kütüphanede, yemek odasında hep o felaketten konuşuluyor alçak kademeli seslerle”.

Ressam Olmaya Karar Verdi

abidin dino

1925 yılında ailesi ile vatanlarına geri döndüler ve İstanbul’a yerleştiler. Abidin Dino, Robert Kolejinde eğitim almaya başladı. O dönemde hem babasını hem annesini kaybetti büyük sanatçı. Yaşadığı ruhsal bunalımlar onu resim çizmeye teşvik etti. Abisinin de desteği ile okulunu bıraktı ve ressam olmaya karar verdi.

Sanata olan ilgisiyle çabalamaya devam etti ve dönemin ünlü dergilerinden Artist Dergisi’nde çalışmaya başladı. Dergide yazı ve karikatürleri yayımlanan Dino, burada Nazım Hikmet ile tanıştı. Güçlü bir dostluk kuruldu ikilinin arasında. Nazım Hikmet, Abidin’in çizdiği resimleri beğeniyor ve destekliyordu, hatta Nazım Hikmet’in “Sesini Kaybeden Şehir” ve “Bir Ölü Evi” kitaplarının kapak resimlerini de Abidin Dino çizmiştir.

Resimde Yenilik: D Grubu

Bu süreçte resme olan ilgisi çoğalıyor ve yayılmaya başlıyordu. 1933’te Elif Naci, Nurullah Berk, Zeki Faik İzler gibi isimlerin de içinde bulunduğu “D Grubu” isimli sanat topluluğunu kurdu. Resme yenilikler katmak isteyen bu grup, soyut ve düşünce yanı ağır basan resimler yaptı ve ülkemizde resim sanatına yeni bakış açıları katmayı amaçladı.

Resim alanında yeniliklerle kendini geliştirdiği zamanda, Sovyetler Birliği’nin ünlü yönetmeni Sergay Yutkeviç ile tanıştı. Sergay Yutkeviç, Türkiye’ye “Ankara Türkiye’nin Kalbidir” isimli belgeseli çekmek için gelmişti ve D Grubu’nun açtığı sergide Abidin Dino’nun resimlerinden çok etkilendi. Sergay Yutkeviç, Atatürk’ün de yönlendirmesi ile Abidin Dino’yu Sovyetler Birliği’ne eğitim alması için davet etti. Bu şekilde Abidin Dino 1934 yılında Sovyetler Birliğine gitti. 3 yıl boyunca ünlü isimlerden makyaj, dekor, senaryo gibi her açısıyla film sektörünü öğrendi.

Pablo Picasso ile Tanıştı

1937 yılında II. Dünya Savaşı nedeniyle ülkeden ayrılmak zorunda kaldı ve Paris’e gitti. Paris’te olduğu dönemde Gertrude Stein, Tristan Tzara, Eisenstein ve Pablo Picasso gibi ünlü sanatçılarla tanıştı ve arkadaşlık kurdu. 1939 yılında Türkiye’ye geri döndü. Yurt dışında geçirdiği süre ona çok şey katmıştı, hem sanat alanında kendini çok geliştirmiş hem de politik görüşleri keskinleşmişti.

Faşizme ve ırkçılığa karşı savaşıyor, sanatında da gerçekçi anlayışı savunuyordu. Düşüncelerini ve eserlerini paylaşmak amacıyla 1941’de Liman Grubu’nu kurdu. Grubun açtığı ilk sergi hem sanatsal hem politik açıdan oldukça ses getirdi. Ancak bilinirliği onun başına dert oldu ve siyasal nedenler ile Çorum’a sürüldü. Sanata olan aşkından vazgeçmeyen Abidin burada “Kel” isimli bir oyun yazdı ancak oyun hemen toplatıldı ve Abidin Dino bu sefer Adana’ya sürüldü. Bu sürgün Yaşar Kemal ile tanışmasına da vesile oldu. Çukurova’da gördüklerini resmeden Dino aynı zamanda heykel ile ilgilenmeye başladı. Çukurova’da gördüklerini şu şekilde anlatıyor:

“Sanki resmettikçe görüyordum içinde yaşadığım Anadolu insanının gerçeğini. Bu resimlerde köylü ilk kez folklorik köylü değildi. Gördüğüm yoksul, hasta, sıtmalı köylüleri çiziyordum.”

1943’te, dil bilimci ve yazar Güzin Dikel ile evlendi. Büyük bir aşk evliliği yaptılar, yıllar sonrasında verdiği bir röportajda Abidin Dino eşi hakkında şu sözleri söylüyor: “Bir ömür boyu Güzin’le yaşamak mutluluğun eşiğinde yaşamak demek. Güzin olmasaydı, çoktan yok olmuştum.”

Türkiye’de düşünceleri ve eserlerini paylaşmakta zorluklar çeken Abidin Dino, vatanına olan sevgisine rağmen 1952 yılında eşiyle birlikte Paris’e yerleşti. Bir çok farklı ülkede yaşadı bu sürede. Eski dostu Picasso ile sanat yapma fırsatı yakaladı. Ancak buradaki tek dostu Picasso değildi, Nazım Hikmet de ülkesinden uzaktaydı. Çektiği hasretin yanı sıra Abidin Dino, sanat alanında kendini oldukça geliştirdi. Pek çok ülkede dünyanın ilgisini çeken sergiler açtı. Fransa Plastik Sanatlar Birliği Onur Başkanlığı ve New York Dünya Sanat Sergisi Danışmanlığı gibi oldukça önemli işler yaptı. 1967’de “Gol” isimli belgesel filmini çekti ve film ile İngiliz Film ve Televizyon Sanatları Akademisi’nin “Belgesel Film Ödülü”nü aldı.

Başarılı ve aşk dolu bir hayatın ardından 7 Aralık 1993’te Paris’te hayata gözlerini yumdu. Hasret kaldığı memleketine getirildi ve Aşiyan’da bulunan aile mezarlığına defnedildi.

“Sevgilim,
Penceremden, otelinden çıkıp koskoca valizini taşımanı seyrettim. Çabuk dön! Sevmenin de iniş çıkışları var. Sabah doktorlar komşu binada göğsüme baktılar, iyiyim. Babacan bir doktor yeşil ışık yaktı ameliyata, yine de analizlerin sonucunu beklemeliymişiz… Kaç gün? Bilmiyorum. Saat 2’de Londra ile konuştum. Monica evde idi, Octavio gidememiş. Ne iğne ne hap, ilaçların ilacı sensin. Sanırım en önemlisi, damla damla sevgili gözlerin. İyileşeceksem onlar iyileştirecek.

Abidin

(3 Şubat 1967, Montpellier)”

 

 

Abidin Dino’nun Bazı Eserleri

 

 

Kitapları

Kısa Hayat Öyküm
Sensiz Herşey Renksiz
Sinan-Bir Düşsel Yaşamöyküsü
Yeditepe Öyküleri

 

Fotoğraflar: www.wikiart.org