Duvar

İnsan ne zaman ölür? Nefes almayı bıraktığında mı?

Şimdi kanepesine uzanmış öylece boş duvarı izliyordu. Bir süreden beri gördüğü tek manzara buydu. Hangi tarafa kafasını çevirse manzarası işte bu manzarasızlıktı. Yürüyebiliyor, konuşabiliyordu ancak o ne yürüyor ne de konuşuyordu. Çevresindeki sesleri duymuyor bile diyebilirdik. Hiçbir şey ona duvardaki sessizlik kadar keyif vermiyordu. Onun için yaşamak çoktan nefes almakla aynı kefeye konmaya başlamıştı. Yani ölmüştü. Yine de son zamanlarda eskiye nazaran daha fazla hareket etmeye başlamıştı. Hayatta tutmaya çalıştığı ölü bir çiçeği sulamaktan başka nereden geldiğini bilmediği bir kediyi de beslemeye başlamıştı. Ara sıra kapısı çalar, gelenler olurdu. Hiçbir zaman kapıyı açmadı. Kimin geldiğini merak etmedi. Aynı şey telefonlar için de geçerliydi… Komşular bazen camdan bakar onu orada kımıldamadan yatarken bulurlardı. Bir ya da iki kez onun öldüğünü sanıp polisi bile aramışlardı. Hiçbir zaman anlam veremediler onun ne yaptığına.

13 Haziran

Hiçbir anlam veremiyorsunuz burada böylece ne yaptığıma. Bazen ben de anlam veremiyorum. Ama o “bazenleri” saymazsak, burada, işte bu beyaz duvarı izleyerek yaşama tutunuyorum. Tuhaf gelebilir. Bana da geliyor. İşte ben! Tüm hayatımı bu beyaz duvarda yaşıyorum. Geçenlerde hiç tanımadığım annemle bile tanıştık, bu duvarda.

26 Temmuz

Ölü bir çiçeğim ve yaşıyor olduğuna emin olduğum bir kedim var. Ama bu duvarı saymazsanız hiçbir şeyim yok. İlk kez bu duvarda aşık oldum. İlk kez diyemem ama bu duvarda kaybettim.

7 Ağustos

Son zamanlarda kediyi beslemedim. Şu an fark ediyorum ki, aylardır yanımda olmasına rağmen bir isim koymamıştım ona. Öteki odaları aramadım ama sanıyorum ki, o gitmişti.

24 Eylül

Sizi son gördüğümden beri hayatımda bir şey değişti: Duvar. Artık beyaz değil. Benimle birlikte o da kirlendi. Kedi gittikten sonra ölü bir çiçeği sulamaktan vazgeçtim. Ölenlerin ve gidenlerin -bir bakıma ikisi de gitmek sayılır.- gelmeyeceğini anladım. Artık bu beyazlığı gitmiş duvara geri gelmemeye karar verdim.

24 Eylül

Sahip olduğu tek şey bu küçük odasındaki varlığıydı ve bu ona öldürücü bir can sıkkınlığı veriyordu. Acıların ağrısı uykusundan ediyordu onu. Gözlerini kırpmaya gerek duymayacak kadar donmuştu, saç tellerinden parmak uçlarına kadar…

Ölüsü bulunduğunda odada yalnızdı. Ayak uçlarında uyuyan bir kediyi saymazsanız.