Erman Özkargın İle Görüntü Yönetmenliği Üzerine

Bilkent Üniversitesinde grafik tasarımı okumuşsunuz. Şu anda birçok okulda bu bölüm mevcut. Hatta grafik tasarımı için kurslar bile var. Sizce Bilkent Üniversitesinin verdiği eğitimi diğerlerinden ayıran özellikler neler ve siz neden bu okulu tercih ettiniz?

Ben 2008 girişliyim, aslına bakarsanız o zamanlarda “özel” üniversiteler çoğu iyi devlet üniversitelerinden hocaları almaya başlamıştı. Ben Mimar Sinan grafik bölümünü denemiştim fakat olmadı, sonrasında uzun bir süre yaptığım araştırmalarda Bilkent’in en iyi seçim olacağına karar verip orayı tercih ettim. Eğitimi veren hocalar alanlarında gerçekten çok çok başarılıydı, iyi bir eğitim aldığımı düşünüyorum. Diğer üniversitelerden ayıran özelliğini pek söyleyemem çünkü o üniversitelerin eğitimi hakkında bilgim yok. Her ne kadar şu anda grafik tasarım ile alakalı bir iş yapmasam da gördüğüm eğitimin bana artısının çok fazla olduğunu söyleyebilirim. Görsel olarak bu yönde ilerlemem Londra Sanat Akademisi’nde yaptığım fotoğraf yüksek lisansı oldu sanırım.

Bize yaptığınız işten ve aşamalarından bahseder misiniz?

Yaptığım iş görüntü yönetmenliği, bir klip, reklam veya sinema filminde yönetmenin kafasında olan açıyı, sahnenin hissiyatını en iyi şekilde yakalanmasını sağlayan kişi denilebilir. Işık ve kamera ekibi görüntü yönetmeni ile en iyi görüntüyü yakalar kısacası.

Peki yapmak istediğiniz iş hep hayaliniz miydi? Nasıl bu işe yöneldiniz?

Aslına bakarsanız aklımda hiç yoktu, kendimi bir anda işin içinde buldum diyebilirim 🙂 Yani kafamda hiçbir zaman kendimi bir yere bağlayamamıştım fakat sinema ile ilgili bir yerlerde olmak istediğimin farkındaydım. Asıl amacım dünyaya bir eser bırakıp bundan yıllar sonra bile insanların izleyip görebileceği işler yapmaktı. Fotoğraf geçmişim de bu yöndeydi, ardından girdiğim sinema sektörü de aynı doğrultudaydı.

Üretkenliğe dayalı bir meslek. Sizce bu mesleği yapmak isteyen insanlar hangi özelliklere sahip olmalı ve siz kendinizde bu özelliklerden en çok hangisini seviyorsunuz?

Öncelikle uzun saatler boyunca çalışıp ayakta kalmayı ve bu uzun çalışma saatleri boyunca sürekli düşünmek zorunda olduklarının farkında olmaları gerekiyor. Lider olmak ve karar verdiğinizde bunun tüm projeyi etkileyeceğini bilmeniz gerekiyor. Çoğunlukla geri dönüşü olmayan işler karşınıza geliyor ve hata payınız çok az. Bir daha o seti toplamak gibi bir şansınız olmayabilir. İyi bir tasarım, kompozisyon gözünüz olmalı, kameralar hakkında neredeyse her şeyi bilmeniz ve kameralar kadar hangi lense ihtiyacınız olduğunu da bilmeniz gerekiyor. Bir sahneyi nasıl ve ne ile çekeceğinize önceden karar verebiliyor olmanız gerek. Ben genelde çok uğraş gerektiren ve hata payı çok az olan çekimleri seviyorum, kendimi zorlamaktan hoşlanıyorum diyebilirim.

Yaptığınız işler gerçekten oldukça başarılı. Orijinal bir iş yapmanın size göre altın kuralı nedir? Gördüğünüz ve beğendiğiniz diğer işlerin tamamen etkisi altında kalmadan ortaya nasıl özgün şeyler çıkarıyorsunuz?

Etkisinde kalmıyorum demek yanlış olur. Tabii ki de bir şeylerden etkilenebiliyorum. Bu hoşuma giden bir sahne olabilir, arkada kullanılan ışık olabilir, kamera hareketi olabilir. Bunu birçok büyük yönetmen yapıyor. Aslında sanatın her dalında etkilenmeyi görebiliriz. Klip çekimleri yaptığım için ve aslında sinema tarafına yönelmek istediğim için işlerimde bunu çoğunlukla görebilirsiniz. Bir iş bana geldiğinde genelde bir hikayeye oturtmaya çalışıp konsept belirleriz. Gerisi zaten bundan sonra yavaş yavaş işlenerek storyboard çizimlerine geçiyoruz. Çoğu görüntü yönetmeninin aksine hem beraber çalıştığım yönetmen hem de ortağım ile işin fikir kısmından beri planlamaya başlıyoruz. Oluşum sürecinde sorduğumuz soru ise ‘Bu işi ilginç ve diğerlerinden ayıran şey ne olabilir?’ sorusu. Özgün olma kaygısı bizi en çok yoran fakat farklı kılan şey sanırım.

Bize kurgu sürecinden biraz bahseder misiniz?

Kurgu kısmı en önemli bölüm diyebilirim. Eğer kurgu iyi değilse, çektiğiniz şey dünyanın en güzel şeyi de olsa anlamını yitirecektir. O yüzden kurguyu kendi ekibimiz ile çözüyoruz. Çekmeye başlamadan evvel nasıl bir kurgu olacağı belli oluyor. Kurgucu ise neyi nasıl planladığımızı bildiği için daha kolay dahil olup başarılı bir sonuç elde ediyor. Son dokunuşlar mutlaka ya bende ya da yönetmende oluyor. Montaj ile kurgu farkını iyi bilmek gerek kısacası.

Yaptığınız işte ekibin yeri oldukça büyük. Sizin ekip arkadaşlarınızda mutlaka olması gerektiğini düşündüğünüz özellikler nelerdir?

Vizyon, vizyon, vizyon, vizyon. Vizyonu varsa geri kalan her şey çözülebilir. Yoksa, en iyi eğitimleri de alsa bir yararı olmaz. Tekdüze işler ortaya çıkar.

Yapmaktan en çok zevk aldığınız ve gurur duyduğunuz projeniz hangisi?

Henüz çekmediğim diyerek klişe fakat doğru bir cevap vermek istiyorum. Çünkü her proje kendimi geliştirmek, hatalarımı görmek için bir fırsat oluyor.

Önü çok açık bir meslekten bahsediyoruz. Sizin geleceğe yönelik hedefleriniz neler? Dünyaya açılmak gibi planlarınız var mı?

Sinema tarafına geçmek istiyoruz ekip olarak. Kafamızdaki projeyi en iyi şekilde ve vizyonlu ortaya çıkaracağımızdan emin olana kadar, hazır hissedene kadar yani, üretmeye devam edeceğiz. Dünyaya açılma hayali tabii ki de var. İşlerimize de bu hayali yansıtmaya çabalıyoruz.

İlham aldığınız isimler, filmler veya klipler hangileri? İmkanınız olsa en çok hangi isimlerle çalışmak isterdiniz?

Christopher Nolan ve Hitchcock benim için ayrı yerdeler. Wes Anderson’un kompozisyonları ve renklerinden aşırı zevk alırım. Kubrick’in vizyonu ve hayallerini gerçekleştirebilmesi bana ilham veriyor. Ali Atay’ın hikaye anlatışı ve diyalogları aynı zamanda Türkiye’ye getirdiği kalite, onu en çok beğendiğim yerli yönetmen yapabilir. Fakat 4-5 kişiyle sınırlandırmak bana doğru gelmiyor. Her şeyden etkilenebiliyorum. İzlediğim bir klip, okuduğum bir yazı, YouTube’da denk geldiğim bir söyleşi, özlü söz paylaşan bir instagram hesabı… Kısacası ben bile bilmiyorum ilham aldığım kişiyi veya zamanı..

Vakit ayırıp sorularımı cevaplandırdığınız için çok teşekkür ederim. Son derece faydalı ve açıklayıcı bir röportaj oldu.

Röportaj için ben teşekkür ederim. Keyifli bir soru cevaptı.