Eylül Ayında Vizyona Girecek 10 Film

2020 yılı hepimiz için beyaz perdeden uzak kaldığımız bir yıl oldu. 2020 yılında sinemada izleyicisiyle buluşamayan filmler de haliyle 2021 yılını bekler konumda kaldı. Listedeki bazı filmler 2020 yapımı olmasına rağmen 2021’de izleyicisiyle buluşuyor. Eylül ayında bu on filmden çok daha fazlası sinemalarda bizi bekliyor olacak. Şimdiden hepinize iyi okumalar ve iyi seyirler. Sağlıkla kalın 🙂

1.Bir Orduya Bedel (Army Of One)

Matrix’in 4.filminden aşina olduğumuz ve yıldızının parladığı Ellen Hollman’ın başrolünde olduğu film, Özel Kuvvetler çalışanı Brenner Baker’ın eşiyle birlikte kamp yapma arzusuyla başlar. Yürüyüş yaptıkları sırada ansızın başlayan şiddetli yağmur sırasında ormanda buldukları sığınağa giren çift buranın uyuşturucu çetesinin silah deposu olduğundan habersizdir. Kartellerin zaten şüphelendikleri bu çiftin peşine düşmesi çok da uzakta değildir. Baker’ın kocasını öldüren kartel üyeleri Brenner’ında öldüğünü düşünür ve ikisini de bir çukura atar. Fakat ölümden kurtulmuş olan Brenner Baker’ın peşlerini bırakmaya niyeti yoktur.

2.Shang-Chi ve On Halka Efsanesi (Shang-Chi and the Legend of the Ten Rings)

Bu yıl dolu dolu bir Marvel yılı geçirdik. Black Widow’un şahaneliğinin ardından bu kez perde de Shang-Chi’nin hikayesini göreceğiz. Babası ölümsüz bir büyücü olan Shang-Chi suikastçı olarak yetiştirilir sadece bu alanda değil aynı zamanda simya ve doğaüstü güçlerle dövüş alanında da kendini yetiştirmiştir. Babası hakkında iç açıcı olmayan bir gerçekle kalan Shang-Chi güçlerini babasının imparatorluğunu yıkmak için kullanacaktır. Düşmanımın düşmanı dostumdur mottosuyla babasının düşmanıyla iş birliği yaparak dünyayı gezecek ve pek çok süper kahramanla tanışacaktır.

3.Tüp (Meander)

Lisa tanımadığı bir adamın arabasına biner ve uyandığında kendisini ölümcül tuzaklarla dolu bir tüpün içinde bulur. Kolunda bulunan zaman ayarlı saat 8 dakikada bir bulunduğu tüpten kurtularak başka bir tüpe girmesi gerektiğini ona hatırlatır, bulunduğu yerden kurtulamaz ve diğer tüpe ilerleyemezse ölecektir. Hayatını kurtarmak için tüm engelleri aşmak zorunda olan Lisa neden burada olduğunu da çözebilmek için bunu başarmalıdır. Klostrofobisi olanları izlerken zorlayacak bir film gibi görünüyor.

4.Habis (Malignant)

Yabancı korku sineması dendiğinde akla gelen ilk isim James Wan yine seyirciyi korkutacak bir filme imza atmış. Wan’ın kendi yazmış olduğu bir hikâyeye dayanan film, korkutucu doğaüstü bir katilin Madison adlı bir kadını takip etmesiyle başlıyor. Cinayet kurbanlarının son anları görünmeyen katil tarafından yok ediliyor. Ardında pek bir şey bırakmayan katili araştırmaya başlayan Madison katilin kendi travmatik geçmişiyle bağlantılı olduğunu anlayacaktır. Katil Madison’a musallat olur ve sonrasında onu kullanmaya başlar. Şunu da söyleyelim R seviyesinde korku derecesine giren film 18 yaş altı seyircilerin ebeveynleri dışında sinemaya girmesini engelliyor.

5.Darlin’

Katolik hastanesinde yatan Darlin, rehabilite edilmesi için kadrosunda psikopos ve rahibelerden oluşan bir bakımevine götürülür, burada iyiye gitmesi gereken durumu daha da kötüye giden durumunun bir açıklaması vardır ama bu Darlin’in büyük sırrıdır. Darlin onu büyüten vahşi kadının ruhunu içinde saklamaktadır. Tek bedeni paylaşan bu iki ruhtan vahşi olan anne önüne kim çıkarsa çıksın peşine düşmeye kararlıdır.

6.Durgun Su (Stillwater)

Haksız yere cinayetten hüküm giymiş bir kızı ve onu kurtarmaya çalışan babasını konu edinen filmde kızının hapse girmesiyle hayatı altüst olan baba Bill kızının yanına Marsilya’ya gider. Kızını aklamak için cinayet davasını kendisi çözmesi gerekmektedir fakat dilini, kültürünü ve hukuk sistemini bilmediği bir bölgede bu hiç de kolay olmayacaktır. Bu süreçte Marsilya’da yaşayan bir anne ve kızından yardım alan Bill kızını temize çıkartmak için canını dişine takacaktır.

7.Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi (Portrait de la jeune fille en feu)

18.yüzyıl sonlarına doğru Britanya’da genç bir kadının portresini yapmak üzere görevlendirilen sanatçı Marianne’in hikayesini konu edinen filmde portresini yapacağı Heloise’in bu portreden haberdar olmaması gerekmektedir. Bunun üzerine akıl yürüten Marianne sabahları Heloise’i izler ve geceleri de onun portresini çizmeye karar verir. Heloise gönlü olmayan biriyle evlilik arifesindedir ve gördüğü tek sima Marianne’dir. Günlerini beraber geçiren Marianne ve Heloise’in ilişkileri farklı bir boyuta evrilir

.

8.İyi Olan Kazansın (War with Grandpa)

Eşini kaybeden Ed, hayattan zevk almayı bırakmış elini eteğini çekmiştir. Babasını bu durumda gören kızı ısrar ederek Ed’i yanına taşımıştır. Torunu Peter’ın odasına yerleşmesi Peter’ın canını sıkmıştır çünkü kendisi artık tavan arasının odası olmasıyla karşı karşıya kalmıştır. Dedesini sevmesine rağmen odasını ona vermemek için aralarında bir savaş başlatır. Her ne kadar yaşlı da olsa Ed, Peter’ın bilmediği bir muziplik ve plana sahiptir. Dede torunun arasındaki bu tatlı çekişmeyi anlatan film Robert De Niro’nun da başrolde olmasıyla daha da çekici hale geliyor.

9.Baba (The Father)

Yaşlılıkla mücadele etmeye çalışan bir baba ve ona yardımcı olmak için tüm isteğiyle yanında olmaya çalışan fakat babasından ret alan kızını anlatan filmde, demans hastası olan baba kızından gelen yardımların tümünü reddeder ve bu süreçle kendi kendine baş etmeye çalışır. Yüzeysel bir anlatımdan uzak olan film, demanslı bir hastanın zihnine yolculuk vadediyor. Başrollerinde iki Oscarlı oyuncunun bulunduğu (Anthony Hopkins ve Olivia Colman) film zihinsel süreçler hakkında çarpıcı bir gerçeklik sunuyor.

10.Kurye (The Courier)

‘Ironbark’ Soğuk Savaş sırasında CIA’in Sovyet Nükleer Programı’na sızmasını sağlayan İngiliz iş adamı Greville Wynne’in gerçek hayat hikayesini anlatıyor. Küba Füze Krizi’ne son verecek bilgileri ve gerekli tüm önemli istihbaratların sağlanmasını Wynne ve Rus iş birlikçisi Oleg Penkovsky temin edecektir.