Fatih Harbiye Çatışması: Peyami Safa

Hepimiz kitap okumayı ve karakterlerle bütünleşmeyi çok seviyoruz. Peki yazarın karakterler ve mekanlar arasında kurmuş olduğu ilişkiyi tam olarak anlayabiliyor muyuz?

Bu yazımda Peyami Safa’nın Fatih Harbiye romanındaki mekan ve insan ilişkisini ele alacağım. Sizce Peyami Safa romanlarında insan ve mekan ilişkisine ne kadar önem vermiş ve nasıl yansıtmıştır?

İnsan-Mekan İlişkisi

Peyami  Safa romanda dönemin sosyo-psikolojisini anlatmıştır. Romanda da bulunulan yerlerin üzerinden insan psikolojisine değinilmiştir. Bu yazarın iç dünyasındaki çatışmayı da gösterir.

Mekan olarak ele aldığımızda tüm olayların cereyan ettiği Fatih-Harbiye’yi ilk olarak ele almamız gerekir. Fatih-Harbiye doğu ve batı olarak ikiye bölünmüştür. Fatih eski Osmanlıyı, kültürünü ve geleneğini temsil ederken;  Harbiye modernleşen İstanbul’u, batılılaşmayı ve yeniyi temsil eder.  Neriman Beyoğlu’na gittiğinde kendini bir batılı gibi hisseder ve Beyoğlu’nda herkesin çalıştığını ve oranın çok canlı ve hareketli olduğunu savunur. Fatih’in ise eski, hiç hareketlilik bulunmayan ve sürekli aynı olması durumundan şikayet eder. Tramvay ise batıyı temsil eder çünkü kelimenin etimolojisini incelediğimizde İngilizce kökenli bir kelime olduğunu söyleyebiliriz.

İnsan-mekan olarak ele aldığımızda, Darülelhan. Olaylar aslında burada cereyan etmeye başlar. Roman’ın temeli burada atılmıştır. Karakterler burada eğitim görmekte ve görmüş bulundukları eğitimse alaturka musikisidir. Aslında musikinin önemi ve modernleşmedeki etkisi göz önüne alınmıştır. Darülelhan’da verilen alaturka musikisinin kaldırılması gündeme gelmiştir ve ne yazık ki kaldırılmıştır. Peyami  Safa  romanda bu duruma değinmiştir ve Fransa’nın büyük musiki münekkitlerinden biri, M. Öjen Borel’in mektubunu örnek vermiştir.

Garp sanatı, Şark sanatından ilhamlar alsa çok iyi eder. Herhangi bir Şark sanatı değil, yakınlığı ve mükemmeliyeti itibariyle bu vazifeye en elverişli olan Türk musikisidir. Türklerin mahsulünü vermiş, birçok şaheserleri mevcut, tam bir sanatları vardır.” cümleye, son cümleye dikkat ediyor musunuz? Türklerin mahsulünü vermiş, birçok şaheserleri mevcut tam bir sanatları vardır! En büyük Garp musikisi münekkitlerinden biri tarafından bu cümle yazılırken biz alaturka musikiyi lağvediyoruz! Size bir cümle daha okuyayım: “Türk musikisi her şeyden evvel Avrupalılaşmaktan sakınmaya mecburdur.”

Peyami Safa,Fatih Harbiye,Ötüken Yayınları, syf. 118

Maksim Salonu hakkında konuşacak olursak eğer Maksim Salonu Beyoğlu ve yabancıların sürekli uğradığı ve baloların yapıldığı bir mekandır. Bu mekanda tamamen batılılaşmaya rastlamak mümkündür çünkü bizim kültürümüzde pahalı entariler giyinip, pahalı kokular sürünüp  baloya gitmek yoktur. Bu olay bize batıdan geçmiştir. Neriman’da bu baloya giderek ve güzel kıyafetler giyerek medenileşeceğini sanmıştır fakat yanılmıştır. Çünkü medeniyeti ne kıyafette bulmak mümkündür ne de baloda medeniyet kendiliğinden insana gelen bir olgudur.

Neriman’ın yaşadığı gece ona ve yaşadığı hayata çok uzak bir gecedir. Fakat Neriman bu geceyi sevmiş ve Macit’le ilgili hayaller kurmuştur. İstemese de aklında sürekli kendi yaşantısını ve batı yaşantısını  mukayese ediyordur. Fakat bu Neriman’ın tam olarak içine girmek istediği bir ortam mıydı? İşte bu sorgulamaya açık bir sorudur. Çünkü Neriman her zaman Fatih ve Harbiye arasında bir arafta kalmıştır.

Neriman’ın romanda söylediği cümlenin okurda bıraktığı etki  ” Ben dün gece hovardalıkta idim. Maksim’e gittim, para yedim.” kötü gibi görünse de aslında öyle değildir. Neriman’ın buradaki üslubu balodaki ortama gizliden bir tenkit içerir.

Ele alacağımız son mekan Pera Palas’tır. Bu salon önemli bir konuma sahiptir çünkü kıtalararası bir treninin getirmiş olduğu yabancı misafirleri ağırlamak için yapılmıştır. Yabancı misafir demek balo demektir ve bu otel de balo yeri olarak kullanılmıştır. İşte kahramanlarımız burada devreye giriyor. Macit,Neriman’ı bu otelde baloya çağırmıştır ve balo kelimesi Neriman’ı cezbetmiştir. Fakat Neriman bu balo için o kadar heveslenmesine rağmen baloya gidememiştir çünkü tabiri caizse gözü açılmıştır. Bu zamana kadar hor gördüğü şeylerin aslında ona mutluluk verdiğini anlamıştır.

Sonuç olarak, Neriman baloya gitmekten vazgeçmiştir bu vazgeçiş kuzenleri sayesinde olmuştur çünkü Neriman’a anlatılan hayat hikayesi onu çok etkilemiştir. Hikayedeki kızın yerine kendini koymuş ve bir nevi eğer aklındakileri yaparsa başına gelenin aynı kızın başına gelenler gibi olacağını anlamıştır.

Neriman’ın aldığı karar doğrultusunda artık herkes rahat bir nefes almıştır. Bu da romanın sonunu hazırlamıştır. Peyami Safa bu kitabının temeline tamamen doğu-batı çatışmasını yatırmış ve doğuya galibiyet, batıya ise mağlubiyeti vererek kitaba noktayı koymuştur.