Geçmiş ve Gelecek Arasında: Şimdi

Şimdi, zamanın kendisidir. Ne geçmiş ne de gelecek. Belki de şimdi, hayatın en önemli zamanıdır.

Spinoza, “Gelecekten korkmak ve kaygılanmak, sürekli hayali umutların peşinde koşmakla oluşur” der. Oysa zihinsel enerjinin büyük kısmını “şimdi“ye yatırmak gerekmez mi?

Şimdi, olanaklı bir geleceğe kapı araladığında anlamlıdır.”

Heidegger

Şimdi, “Olmuşla” “Olacak” arasında sıkışan zaman dilimi olarak karşımıza çıkıyor. Şimdi, geçmiş için yakınan, gelecek için endişelenen insanın unuttuğu bir vakit.

Geçmiş, şimdi ve gelecek hepsi bir arada duruyor. Zamanı üç boyutlu bir alanda yanılsama olarak inkâr etmemizin nedeni yaşadıklarımızı hatırlamamızdır. Çünkü eğer hatırlayamasaydık zaman geçmemiş olurdu. Şimdiler sabit, gelecekler ise belirsiz.

Albert Einstein

Albert Einstein, yakın dostu Michele Besso öldüğünde onun kız kardeşine bir mektup yazmış; “Michele bu garip dünyadan benden biraz önce ayrıldı. Bunun hiçbir anlamı yok. Bizim gibi fiziğe inanan insanlar, geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrımın sürüp giden inatçı bir yanılsamadan başka bir şey olmadığını bilir.’’

Zaman gerçek mi yoksa inatçı bir illüzyondan mı ibaret? 

İlkçağ Hristiyanlığının en büyük düşünürü sayılan Aziz Augustinus “İtiraflar” eserinde bütün zamanları şimdi üzerinden anlatmış;

geçmişin şimdisi: bellek
şimdinin şimdisi: algı
geleceğin şimdisi: beklenti…”

İranlı modern şair Sohrab Sepehri’nin çevirmeni Siyaveş Azeri; Şu an, şimdi, bugüne “Şimdiki geçmiş zaman” diyormuş. 

Varlığımızı sorgulayıp, düşünmek için tüm zamanlardan şüphe etmek gerekiyor.

Şimdinin dışında her şey rüyadır belki.”

Haydar Ergülen

John Berger, bir fotoğrafın çekildiği an ile ona baktığımız an arasında bir uçurum olduğunu söylüyor.

Şimdi?
şimdi bir fotoğraftır, bir duvarda.
asılı…

İlhan Berk
Ahmet Hamdi Tanpınar

Ahmet Hamdi Tanpınar “Ne İçindeyim Zamanın” isimli şiirinde hem zaman kavramını hem insanın varlığını sorguluyor;

“Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.”

Gülten Akın

“Ne İçindeyim Zamanın” şiirini irdelerken Gülten Akın şöyle diyor;
Ben, zamanın ne içinde ne dışındayım. Ona eşdeşim çünkü. Kendimi bir yere bağlı duymuyorum, onun için ağırlığım yok. Zaman gibi. Yaptığım iş, bir uçsuz bucaksızlıkta sessizliği öğütmek. Sonsuzluğun simgesi mavilikte ağırlıksız olduğum için yüzmekteyim” diyen ozan, zamanı, yeri, ağırlığı, sesi yok etmekte. Sessizliği, sonsuzluğu, ağırlıksızlığı egemen kılmaktadır. O, kökü kendi düşüncesinde olan bir sarmaşıktır. Ama bu düşünce bilinen anlamda bir düşünce değil, bir sezgidir ancak.”

Murathan Mungan’ın her okunuşta insanın içine dokunan “Yalnız Bir Opera” şiiri müthiştir;

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Bir boşlukta iki yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz.

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. 
Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.”

Yazılmayan Zaman”ı Oruç Aruoba şöyle yazar; 
“Her şeyi yazarım da
zamanı yazamam –
o yazar çünkü
beni.

Yazar beni
yavaş yavaş
özenli –
azalta azalta
görkemli –
sanki
dolduracakmış
olduracakmış
gibi.”

Sevgili oğlum Doğa Tokuçoğlu; şimdi yoksun ama bakmaya kıyamadığım suretin bir resim gibi duruyor karşımda.
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın dediği gibi;

Doğa Tokuçoğlu

“Her şey bize biz kadar yabancı artık
Giderek yitiyor zaman içinde insan
Oysa ki, çağları aşabiliriz birlikte, gel
Şimdi ya da hiçbir zaman…”