İngiliz Edebiyatının Ölümsüz İsimleri ve Hastalıkları

İngiliz Edebiyatının Ölümsüz İsimleri ve Hastalıkları: Shakespeare, Milton ve Orwell.

Gerek yaşadıkları dönemin çevresel etkenleri gerekse bambaşka dünyalara açılan zihinlerinde yaşadıkları sıkıntılar sonucu oluşan hastalıkları, İngiliz edebiyatının önde gelen birçok yazarını hayatları boyu etkilemiştir. Bu etkiler ise edebiyatın temelini oluşturan birçok esere yansımıştır. Dahiliye ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı ve Harvard Tıp Fakültesi öğretim üyesi John J. Ross, konu üzerine yaptığı detaylı araştırmaları Shakespeare’in Titremesi Orwell’in Öksürüğü adlı kitabında aktarmış ve o büyük eserlere bulaşmış hastalık izlerini bir uzman gözüyle irdelemiş.

Shakespeare’in Frengi Takıntısı

Shakespeare’in eserlerinde frengi ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklara dair göndermeler, çağdaşlarınınkine kıyasla daha sık ve  sanki kendi deneyimlemişçesine klinik açıdan net olarak yansıtılmış. Ross incelemeleri sonucu, Kısasa Kısas’ta kırk üç satır, Troilos ile Kressida’da elli bir satır ve Atinalı Timon’da altmış beş satır frengi ve diğer zührevi hastalıklara yönelik imaya rastlamıştır. Oyunlarının yanı sıra cinsel günahlar, Shakespeare’in sonelerinin de temelini oluşturmaktadır. Fakat Ross şu gerçeğe de dikkat çekmektedir ki Shakespeare dönemi Londrası, düşük cinsel ahlak seviyesi ve frengi gibi hastalıkların yaygınlığına zemin hazırlayan ortamı nedeniyle de onun eserlerine bu denli yerleşmiş olabilir. Gerçek olsun veya olmasın Shakespeare hakkında üretilmiş sayısız teoriden biri olan frengi hastalığı teorisi de sadece, onun eserlerindeki empati gücünün yüksekliğini kanıtlayan bir düşünce olmuştur.

Milton’ın Körlüğü

Milton’ın sivri dilini törpüleyen ve ona tarihin en etkileyici eserlerinden biri olan Kayıp Cennet’i oluşturacağı olgunluğu bahşeden körlüğü, aslında John Milton’a kendini hayatı boyunca sezdirmiştir. Milton, okuma-yazma oranı artmış toplumların hastalıklarından biri olarak da kabul gören miyop hastalığından muzdaripti. Kendisinin de “gözlerim doğuştan zayıftı” diyerek itiraf ettiği bu hastalık, onun okuma-yazma faaliyetlerini bırakmaması sonucu bir hayli ilerlemiş ve onu kör bırakmıştır. Lakin bu körlük ona Kayıp Cennet’in kapılarını aralamış ve bu büyük eseri kızlarına ve kızları evden gittiği zaman eve gelen hayranlarına, her gün otuz satır dikte ederek tamamlayabilmiştir.

Orwell’ın Tüberkülozu

Eric Blair adıyla Hindistan’da dünyaya gelen George Orwell, imparatorluğa bağlı bir afyon satıcısı olan Richard Blair ve Fransız soyundan gelen ve edebi eğilimleri yüksek Ida Blair çiftinin oğluydu. Bebekliğinde annesi tarafından İngiltere’ye götürülen Orwell, burada bronşit nöbetleri geçirmiş ve hayatı boyunca sürecek olan kronik öksürüğünün ilk belirtilerini deneyimlemiştir. Yetişkinliğinde de sağlığı kötü bir şekilde ilerlemiş olan Orwell’ın boyu 1.90 olmasına rağmen kaydedilen en ağır kilosu 77’yi hiçbir zaman geçememiştir. Tüberküloz nedeniyle aşırı kilo kaybeden Orwell, bir nevi kendini 1984’teki Winston Smith karakterinde yansıtmış ve onu da kilo kaybı ve sağlık sorunları yaşayan bir adam olarak tasvir etmiştir. Orwell 1949 yılında bir hastane odasında 1 yıl sürdüreceği evliliğini gerçekleştirmiş. Bu dönem içinde dağlardaki ince havanın hastalığını stabilize edebileceğini öğrenmiş ve eşi Sonia’yla İsviçre Alpleri’ne uçmak için plan yapmışken, uçağın kalkmasına dört saat kala hayata gözlerini yummuştur.