İYİ İNSANLARI TANIMA SENESİ

Her insanın standartlarını biliriz; doğar, hayatın sunduğu bembeyaz kağıdın o hoş kokusundan az çok yararlanır ve ölür. Önemli olan yarattığımız vasıflarımızın sayfamızı olabildiğince beyaz bırakması veya güzel renklerle doldurmasıdır. Bunu en iyi yapanlar kalplerinde hissettikleri ilk ritmi son atışa olabildiğince yaklaşana kadar koruyabilenlerdir. Demek istediğim; kurduğu ilk sağlam hayalleri her çeldirici düşüncede hatırlayarak yolunun saflıkla çizilmiş sınırlarını aşmayanlar sayfalarını kırıştırmayanlardır, hissettiği ilk güzel hisleri geçici zevklere değişmeyenlerdir kağıtlarının kokusunu dağıtmayanlar ve öğrendiği ilk doğruları unutmayıp davranışlarından ayırmayanlardır yapraklarının rengini bulanıklaştırmamış olanlar. 

Hayat her birimize aynı ağaçtan farklı dalları sunar. Bu yüzden ayrı yönlere bakar ama aynı köke kavuşuruz. Bu dallar bazen istemediğimiz biçimlerde budaklanırken canımızı yakan dikenlerini ellerimize arzulatıp bir yandan da istediğimizin de ötesinde güzellikte meyveler ikram etmekte. Bunların en saygı değer, en güzel, en somut olanı iyi insanlarla karşılaşmaktır. Her birimizin bilmece olduğu bu hayatta bu karşılaşmaların, tanışmaların nasıl olacağını, daha önemlisi varlığını haliyle kestiremeyiz. Kimi zaman tesadüfi bir olayla tanırız bu insanları, bazense gayret göstererek. Ama genelde şans eseri olur bu imrenilesi olgu; ani hızla önümüze çıkan hoşlukları sunan yaşadığımız şu dünyada.  Gayret gösterilerek başarılmış güzel bir tanışıklığın da belli noktalarda tarifi yoktur elbette. 

Günden güne yırtılan kalp perdelerimizin yamasını sağlayan olgudur iyi insanların bizlere kendini tanıtması. Tabii ki ilk anda anlaşılmayan bir durumdur kiminle karşılaştığımız. Tanıtmak ve tanımak yalnızca tanış etmekle olmaz. Öyle insanlar vardır ki; insanların bulaştırdıkları kirleri bir daha görmemek adına görmesi gerekenleri bile elleriyle itmek zorunda bırakılmışlardır. Öyleleri de vardır ki; kalplerinin kirini besleyen şeylerden biri yakınlık siperine sığınmak, kimilerinin ki ise yola yarıda bırakmak için çıkmaktır. 

İyi insan tabirini yakıştırabileceklerimiz gerçek anlamda mücadele vermişlerdir hayatlarında. Öyle çaba göstermişlerdir ki; bu insanlar dipte bile olsalar mücadeleyle korudukları bu sıfatla en azından yere kadar ulaşırlar, ki bu gerçekten zor birşeydir; aksi durumdaki insanların ömürlerini verse bile yapamayacağı. Pek fark edilmez ama kazanacak şeyi olmayan insan kaybedecek birşeyi olmayandan daha diptedir. Bu yüzden diğer durumdaki insanlar çizgilerini önemsemez.  Bu karmaşanın içinde bile aynı çizgide kalmayı başarmış kişilerdir; onurlu, gururlu, söylediklerinin, yaptıklarının arkasında dimdik duranlar, kalplerini en saf haliyle açanlar, kötülük barındırmayanlar; iyi insanlar. Zira insan eğer gerçekten isterse karanlığın en kör yerinde de ışık süzmelerinin içinde de görebilir. O  yüzden acılarımızın bizi saran sarmaşıklarına pes edip orada kalmaktansa daima mücadele etmeli ve kurtulmalıyız ve tabii ki o sarmaşıklardan nasıl kurtulduğumuzu unutmadan.  

İyi insanların varlığını herkes fark edemez; kimsenin artık görmek istemediği bu dünyada iyi biri var olduğunu nasıl ispatlayabilir ki? Hepimizin içi en az bir mum ve kibrit barındırır. Aydınlığımızı belirleyen de bizim bunlarla ne yaptığımızdır. İyiliği bize sadece iyilerin gösterdiğini düşünürseniz aradığınız klişeye ulaşamadığınızı söylemek durumunda kalan bir hayat operatörü olurum. İyiliğin nasıl bir şey olduğunu kötülerin hayatlarımıza girmesiyle idrak ederiz. Öyle ki ; onlardan öğreniriz bu güzel olguyu. 

Çok iyi bir adam ne demiş “bir insanın nasıl biri olduğunu anlamak istiyorsan, kendisiyle eşit olanlara değil, astlarına nasıl muamele ettiğine bak.” 

Elbette ki zıt kutuplara çekip tamamiyle iyi veya kötü diye ayıramayız insanları. “Kim daha iyi?” sorusunu sormak haksızlık ve saygısızlıktır başlı başına. Ama yine de ben inanıyor ve biliyorum ki; dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir sıfat ve vasıfla yaşayan ve tarihte yaşamış, kendi çizgisinde kalma mücadelesi veren iyi insanlar vardı ve hâlâ var ve eğer ki onlar da bize aynı sıfatı layık görürlerse er ya da geç görüşmek, tanışmak isteyeceklerdir ve iki taraf da görecektir ki; iyi bir insan tanımış birinden daha mutlusu olmamıştır bu dünyada.  Ne zaman tanıyacağımızı, ne zaman bizimle bağının kopacağını, ne kadar birlikte yaşayacağımızı bilemediğimiz iyi insanların yarattığı bu mutluluk bulunduğu zaman aralığının en kıymetli olayı olduğundan ‘iyi insanları tanıma senesi’ sıfatını hak eder. 

Yazar: Utku Sızgın