Kim Bu Kahraman?

Okuduğumuz romanın veya hikayenin; izlediğimiz filmin, dizinin, tiyatro oyununun; oynadığımız bilgisayar oyunlarının ve hayatımıza dahil olmuş birçok kurgunun ve anlatının bir veya birden fazla kahramanı var elbet. Günümüzde kahraman imgesinin tuttuğu yerin büyüklüğünü, ilk bakışta Marvel ve DC evrenlerinin oluşturduğu piyasada görebilmek mümkün. Bunun ötesinde aslında kahraman imgesi, mitolojik hikayeler ve dini metinlerle ortaya çıkmış, halk hikayeleri ve masallarla gelişip günümüzde modern halini sinema ve edebiyat gibi alanlarda sürdürmektedir. Tanrılardan ateşi çalıp insanlığı oluşturan Prometheus da, çarmıha gerilerek öldürülen İsa da, Britanya’nın efsanevi kralı Kral Arthur da, idealleri için savaşan Don Kişot da, şehrini kurtarmak için savaşan Batman de bir kahraman. Peki saymakla bitiremeyeceğimiz kahramanların hepsini tanımamız mümkün mü? Kim bu kahramanlar?

Aslında hepsi de tek bir kişinin farklı yüzleri. Aynı döngüde ilerleyen fakat bize kendini farklı çevre ve durumlarda gösteren evrensel bir tip. Joseph Campbell, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu adlı inceleme kitabında kahraman mitini ve kahramanın temel dinamiklerini incelemiş, bunun sonucunda kendini tekrar eden bir döngüyü işaret etmiştir. Campbell’a göre sırasıyla, “bir kahraman olağan dünyadan çıkıp doğaüstü tuhaflıklar bölgesine doğru ilerler, burada masalsı güçlerle karşılaşır ve kesin bir zafer kazanılır, kahraman bu gizemli maceradan benzerleri üzerinde üstünlük sağlayan bir güçle geri döner.” Joseph Campbell’ın toplamda 17 aşamada incelediği bu yolculuk yarım yüzyıl sonra Christopher Vogler tarafından 12 aşamaya indirgenmiş. Bu aşamaları birkaç eserle şu şekilde inceleyebiliriz:

  1. Sıradan Dünya: Bu evre, kahramanın ve çevresinin tanıtımı olarak görülebilir. Bu aşamayı sinema tarihinin kült film serisi Matrix ve kahramanımız Neo ile incelemeye başlayalım. Filmin ilk dakikalarında Trinity’nin kovalamaca sahnesiyle bir kahramana ihtiyacın bulunduğunu sezen izleyici ardından Neo’yu bilgisayarının başında, sanki günlerdir odasından hiç çıkmamış gibi uyuyakalmış bir halde görür.
  2. Maceraya Çağrı: Filmin devamında kendini Morpheus’ın planının içinde bulan Neo, gözlerini açar açmaz çağrısını almıştır: “Beyaz tavşanı izle.”

3. Çağrının Reddedilişi: Bu noktada evrensel kahraman tipinin ustaca sergilendiği ve kahramanın yolculuğu denilince ilk akla gelen bir başka başyapıta, Tolkien’in hiç eskimeyen eseri Yüzüklerin Efendisi’ne geçecek olursak, kahramanımız Frodo’dur. Bir önceki aşamasını Gandalf’ın maceraya davetiyle tamamlamış olan Frodo bu aşamada, Shire’daki düzenli yaşamını ve konforunu bırakmaya isteksiz ve macera çağrısını reddetmeye meyilli bir kahraman görüntüsü oluşturur. Fakat daha sonra yüzük nedeniyle Nazgullar tarfından öldürülme tehlikesi atlatınca, bu yüzüğün varolmasının daha çok bela çekeceğini farkedip macerasını kabullenir.

4. Akıl Hocası/Rehber ile Karşılaşma: Frodo’nun bu noktada şanslı bir kahraman olduğunu söyleyebiliriz çünkü birden fazla rehberi olacaktır. Aragorn, Gimli, Legolas, Boromir ve daha önceden karşılaştığı Gandalf’la macerasına başlar.

5. İlk Eşiğin Aşılması: Bir başka yüze ve bir başka gerçekliğe, Suzanne Collins tarafından yazılmış ve başarılı oyuncu Jennifer Lawrence tarafından canlandırılmış Açlık Oyunları’nın korkusuz kahramanı Katniss Everdeen’e bakalım bir de. Kendi sıradan dünyası olan 12. mıntıkadan ayrılan Katniss, Capitol’ın görkemli ve tehlikeli dünyasına adım atmıştır. Bu eşiğin bekçileri ise Effie ve Cinna gibi, onu macerasına hazırlamak için Capitol’da bekleyen bir grup insandır.

6. Sınavlar/Müttefikler/Düşmanlar: Oyunların oynandığı arenaya geçen Katniss, kendi mıntıkasından Peeta ve kardeşiyle özdeşleştirdiği Rue gibi karakterlerle müttefiklik kurarken, bir yandan da sınav niteliğinde bazı tehlikeli oyunları aşmaya çalışmakta ve onu öldürüp oyunu kazanmaya çalışan diğer oyunculardan da kaçışını sürdürmektedir.

7. Mağaraya Giriş/Derinliklere Yaklaşma: Bu seferki kahramanımız J. K. Rowling’in kalemiyle hayat bulmuş Harry Potter. Serinin ilk kitabı olan Harry Potter ve Felsefe Taşı’nda Harry bu aşamayla, arkadaşları Ron ve Hermione ile birlikte yüzleşir. Buradaki sembolik mağara, Fluffy tarafından girişi engellenmiş bir şekilde kahramanımızı beklemektedir. Felsefe taşının koruyucusu Fluffy’i atlatan Harry, Hermione ve Ron, girdikleri bu kasvetli ve gizemli yerde, her biri farklı bir profesör tarafından yerleştirilmiş testlerden geçerler. Uçan anahtarlar da dahil bir dolu sınav, aynı zamanda karakterlerimizin yeteneklerini de öne çıkarır niteliktedir.

8. Büyük Sınav: Harry, Hermoine ve Ron’un yardımlarıyla önceki sınavlarını tamamlayabilmiştir ancak şunu unutmamak gerekir ki kahraman, onu ileride bekleyen büyük sınavı tek başına atlatarak kahramanlığını kanıtlayabilir. Fluffy’i geçtikten sonra başlayan bu sınavlar silsilesi, Harry’nin vereceği o büyük sınava tek başına ilerlemesiyle doruğa ulaşır. Voldemort ile tek başına yüzleşen Harry, Voldemort’un Harry’nin ailesinden bahsederek onun aklını çelmeye çalışmasına izin vermez. Bu noktada Harry’i kahraman yapan asıl cesareti ve fedakarlığı görmüş oluruz.

9. Ödül: Kahramanımızı büyücülerin dünyasından uzayın derinliklerine yollayalım şimdi de. İnceleyeceğimiz eser, hakkında sayfalarca yazılabilecek bir bilim kurgu klasiği, Yıldız Savaşları: Bölüm IV – Yeni Bir Umut. Kahramanımız ise Luke Skywalker. Büyük sınavını Prenses Leia’yı kurtararak ve Obi-Wan’ın ölümüyle yüzleşerek tamamlayan Luke’un ödülü ise katılmayı çok arzuladığı asilerin filosuna pilot olarak girebilmesidir.

10. Dönüş Yolu: Bu evrede kahramanımızın çıktığı maceradan geri dönmesinin vakti gelmiştir. Başlangıçta hayatını sürdürdüğü sıradan dünyası onu beklemektedir. Fakat Luke’un evinde onu bekleyen, birkaç hatıradan başka bir şey değildir ve Ölüm Yıldızı’nın yok edilmesi gereklidir. Luke’un evi, artık onun doğduğu yerin sınırlarını çoktan aşmış ve içinde hakları savunulması gereken canlılarla dolu bütün o gezegenlere dönüşmüştür. Luke, Ölüm Yıldızı’na karşı verilen savaşa dönmeyi seçerek hem kahramanlığını bir kez daha kanıtlamış hem de devam macerasının sinyallerini vermiştir.

11. Diriliş: Sona doğru yaklaşırken dirilişini inceleyeceğimiz son kahramanımız ise varoluşuyla insan yapısına uzak ama insan olmanın anlamını birçok insandan daha iyi bir şekilde gösteren bir robot, WALL-E. Görevini insanların, evleri olan Dünya’ya dönmelerine ikna ederek tamamlayan WALL-E’yi dirilten ise onun robot sevgilisi EVE’dir. Verdiği mücadele sonucu devreleri zarar gören ve bazı parçaları eksilen WALL-E, hafızasını ve kimliğini kaybetmiş gibi görünmektedir. EVE’in, onu tamir çabaları ve öpücüğü sayesinde eski haline dönmeyi başarır.

12. İksirle Dönüş: WALL-E’nin yerine gelen hafızası, robotlarla insanların bir arada çalışıp Dünya’yı yeniden kurmalarını sağlayan bir iksir görevi görür. İnsanlar obeziteden ve tembellikten, Dünya ise kirliliğinden kurtulmaya başlamıştır.

Modern İnsan ve Kahraman

Farklı durumlarda gördüğümüz bu “kahraman” yeri geldi uzayı, yeri geldi dünyayı, yeri geldi büyülü alemleri kurtardı. Toplumu için, inançları için, sevdikleri için ve ikinci bir şansı hakeden tüm varlıklar için savaştı ve onun için değerli olan birçok şeyi feda etti. Peki günümüz modern insanı bu kahramanın bir yüzünü taşımakta mı? Campbell’ın da dediği gibi, 17. yüzyıl astronomisinden 19. yüzyıl biyolojisine, göklerden yere inen insan merakı, 20. yüzyılda antropoloji ve psikolojiyi odak noktası yapmıştır. Yani toplumsal, dinsel, hatta politik mücadeleler yerini bireyin kendi içindeki mücadelesine bıraktı. Günümüz kahramanı artık kendi kendini, kendi içindeki bir maceraya davet ediyor. Artık “her birimiz, kabilesinin büyük zafer alanlarında değil, kişisel umutsuzluğunun sessizliklerinde yüce sınavı paylaşmakta” (Campbell).