Ölümsüzlük

“Martılar ölümsüzlük istemez… İnsandan başka hiçbir yaratık ölümsüzlük istemez. Onlar ölümsüzlük ne, ne bilsinler? Bir insan can atar ölmemeye.” Yaşar Kemal

 Ölümsüzlük bir ütopya, ölene kadar hepimizin sahip olduğu bir düş. Bir fotoğrafta ölümsüzleşen yüz, o yüzün elinin değdiği herhangi bir yazı…

Albert Einstein’in belirttiği gibi, “Hiçbir enerji asla yok olmaz ve olmayacaktır.” Bu fizik kuralından yola çıkarsak, evet ölümsüzlük mümkündür: Tarihe adını yazdıran ölümsüz olur. Eğer diyalektik bir bakış açısına sahipseniz bütün atomlarınız, molekülleriniz, enerjiniz bu evrende kalacaktır. Genleriniz devam edecektir. Düşünceleriniz, duygularınız da buradadır. Eşleri mutlaka evrende vardır. Tam da bunun için Edvard Munch’un söylediği üzere sonsuzluk öldükten sonra bile yaşamaktır: “Benim çürüyen bedenimden çiçekler büyüyecek ve onların içinde olacağım ki bu sonsuzluktur.” Sonsuzluk küllerinden yeniden doğmaktır. Sonsuzluk ölüm kadar gerçek, hayat kadar sıcaktır.

“Dünyaya birçok kez gelmişim
Yok olmuş yıldızların dibinden
Ellerimde tuttuğum
Ölümsüzlük bağlarını dokuyarak
Şimdi öleceğim yeniden
Vücudumu örten toprağa sarınarak.”
Pablo Neruda

Gılgameş’in peşine düştüğü şeydir ölümsüzlük. Mezapotamyalı Uruk Kralı Gılgameş ölümsüzlüğü bulamamış, fakat küçük kil tabletlere adı yazılmış, yeryüzünün ilk yazılı destanı olan hikayesiyle ölümsüzlüğü yakalamış. 

“Yağmurlu bir pazar günü öğleden sonra ne yapacaklarını bilmeyen milyonlar, bir de Tanrı’dan ölümsüzlük isterler.” 
Susan Ertz

Mehmed Uzun, “Nar Çiçekleri” isimli denemesinde ölümsüzlüğü şöyle anlatır:
“Herkes yaşar, herkes ölür. Ama herkes ölümsüzleşmez. Ölümsüzleşmek, yapılan işlerin bir sonucudur; onurlu bir yaşam, vicdanlı bir ruhtur. Ruh ve vicdan müsterih olmak, zaman harcını karmaktır. Ülke, halk, dil, kültür sevgisi ve uğraşıdır. İnsaniyet ve hakşinaslıktır. Akılsızlık, mantıksızlık, insafsızlık ve zulme akıl ve mantıkla cevap vermektir. İlim ve irfan, hüner ve eserdir. Tarihe bağlılık, geleceğe umuttur. Toprağa tohum ekmek, filize su vermektir. İnsanı sevmek, insan için çalışmaktır. Ölümsüzlük, bir sümüklü böcek gibi sessizce yaşamak, iz bırakmadan, eser yaratmadan ölüp gitmeye isyandır.”

Ölümsüzlük sonsuzluğu istemek, “sonsuza kadar” yaşamak anlamı taşıdığı için gerçekçi anlayışın çok ötesindedir.

“Ölümsüzlük anlamsızdır; insan dışında bütün yaratıklar ölümsüzdürler: Çünkü ölümden habersizdirler” der Jorge Luis Borges. 
Zygmunt Bauman “Ölüm, aklın en büyük yenilgisidir.”  
Simone de Beauvoir “Ölümsüzlük bir lanettir.” 
John Gray “Ölümsüzlük bütün illetlerimizin en kötüsü olurdu.” 
Mihail Nuayme “Ölümün olmadığı bir dünya, sıkıcı bir şekilde var olan bir dünyadır, çünkü ölümsüzlük ölümdür.” 

Ferit Edgü’nün dizelerinde ölümsüzlük;
“Saçmalık mı, değil mi bilmiyorum
Bir tek şey istiyorum
Çaresizliği yenmek.” 

Ölüm ve sonsuzluk düşüncesini bir arada taşıyan Ahmet Hamdi Tanpınar, “Madalyon” isimli şiirinde hasta bir kadının yüzünü madalyona çizen bir sanatçıyı anlatır. Sanatçı böylece o kadını ebedileştirir. Tanpınar, bu noktada ölümlü hayat ile sanatın ebediliği arasındaki çelişkiyi yakalamıştır. Tanpınar ölümlü kadını şu dizeleriyle teselli eder;

“Çözülse de vücudun kara toprak altında
İhtirasla işlenmiş bu bir parça altında
Şöhretimle beraber asırlarca yaşarsın…”

Tanpınar, sonsuzluğa kavuşmak için ölümle karşılaşmak gerektiğini söyler: “Hakikî hayat, Hayyam’ın şiirlerindeki destiler gibi ölümün elinde yoğrulur, aşkın ateşinde pişer ve tam kıvamını bulduğu zaman yine ölüm onu ebediyetin kucağına atar.” Yaşanandan farklı bir zamana gitmek isteyen şair bir sonsuzluk isteği içindedir;

“Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.” 

Platon’a göre: Zaman, sonsuzluğun hareketli bir imgesiyken, sonsuzluk ölmemek değildir. Sonsuzluk öldükten sonra bile insanların kalbinde sevgini bırakmaktır. Sevginin, aşkının sonsuza kadar yaşamasıdır. 

Ölümsüzlük sonsuzluk kapısının anahtarı olma özelliği taşır. Tıpkı Ümit Yaşar Oğuzcan’ın dizelerindeki gibi;

“Benim dünyamda ölümsüzlük, 
Seni sevmek demektir.”

“Hızla gelişecek kalbimiz. Sonsuz anısına büyük hayatın kısacık sanılan büyük hayatın hızla gelişecek kalbimiz. Kalbimiz yenileyecek sonsuzluğunu ve hızla gelişecek.”
Turgut Uyar

Son söz yerine: Ölümsüzlük, “Ölüm” denilenden sonrasına içkindir. Yok olmamaktır. Yüreğimde ve beynimde hâlâ yaşayan, sonsuza dek de yaşayacak olan oğlum Doğa Tokuçoğlu ölmüş olabilir mi?