Ölümün Ucunda Bir Adam Ümit Yaşar Oğuzcan

Kimi şairler sevmeyi sever, kimi şairler kadınları, kimileri doğayı, kimileri ise ölümü sever.

Şiir yazarken ölümden acıdan beslenen bir şairi anlatacağım size. Ölümü o kadar çok benimsemiş ki yaşamıyla, yaşam verdiği hayata bile bunu aşılamış.

De ki; ömür verdin; en büyük yalan
De ki; beden verdin; içi boş ve kof
İşte! yüce eserin, işte insan
Ve yırt göğsünü, bağır: Of Tanrım Of.

Ümit Yaşar Oğuzcan 22 Ağustos 1926 yılında Tarsust’a Dünya’ya geldi. Çocukken bizler gibi şeker peşinde koştu, pazar banyolarından kaçtı ama hayatı bizim kadar sevmedi. Belkide kendince sebepleri vardı. Çocukluğu talihsizlikler dizisi desek cuk diye oturur. 3 yaşında ayağını kırdı, 4 yaşında mangala oturdu, 5 yaşında 20 basamaklı bir taş merdivenden yuvarlandı, 7 yaşında başına evdeki sandığın kapağı düştü, 14 yaşında apandist, 19 yaşında ise böbrek ve son olarak 30 yaşında bademcik ameliyatı oldu. Belkide her fırsatta onu ölüme iten hayattı…

Babasının memuriyet hayatından dolayı lise yıllarını şehir şehir gezerek bitirdi ve lise bitince Osmanlı bankasında işe başladı sonrasında iş bankasına geçerek Adana, Ankara ve Istanbul’u dolaştı.

Klasik bir memur hayatı vardı. Yapı kredi bankasından sonra İstanbul Akbank Genel müdürlüğüne krediler ikinci müdürü olarak terfi edildi ve sonrasında Türkiye İş bankası yayınları müşavirliği oldu. Bu monotonlukta içinden taşan dizeler sayfalara aktı.

1977 Haziran ayında kendi isteğiyle emekli oldu.

Bugün bütün iyi kalpliliğim üzerimde
Cümle düşmanlarımı affettim
Yediğim meyvalardan
Kokladığım çiçeklerden af diliyorum

Yerde yürürken gördüğüm
Sebebsiz kanına girdiğim
Zevk için öldürdüğüm
Böceklerden af diliyorum

Dağdan, topraktan, taştan
Evlattan, akrabadan, arkadaştan
Yağan yağmurdan, doğan güneşten
Denizlerden, göklerden af diliyorum

Yıllardır kahrımı çeken kadından
Ondaki yaşamak ümidinden
Baba evinden, ana sütünden
Yediğim ekmeklerden af diliyorum

Kadrini, kıymetini bilmediğim
Hayali ile bahtiyar olmadığım
Otuz yıl arayıp bulmadığım
Geleceklerden af diliyorum.

Hem işiyle hem de şiirleriyle ilgilenen Ümit Yaşar, 10 yaşında annesi ve şair olan babasının özendirmesiyle şiire merak duydu. Ailesinin şiire ve Faruk Nafiz Çamlıbel’e olan sevgisi de Ümit Yaşarın şiire olan ilgisini arttırmıştı.

Lise öğrencisiyken 1940 yılında şiirleri yedigün dergisinde yayımlandı. Daha sonra Büyük Doğu, Hisar, Toprak, Varlık, Çığır, ve Yücel dergilerinde şiirleri yayınlandı. 1947 yılında ilk şiir kitabı olan ‘İnsanoğlu’ yayınlandı.  Başarıları birbirini takip ederken 50 kitabını piyasaya sürmüştü bunların 33’ü şiir 4’ü düz yazı, 13’ü antoloji ve biyografi yayınlarıydı. Kendini sadece şiirle sınırlandırmadı. Şarkı sözleri de yazdı ve yayın işleriylede uğraştı. 1960 yılında kendi adını verdiği yayın evini kurdu. Sadece 3 sayı olan ‘Yergi- Dergi’ adlı bir mizah dergisi çıkardı.

Annesinin Faruk Nafiz Çamlıbel’e olan hayranlığı Ümit Yaşarın şiirlerini etkilemişti. Şiirlerinde ayrılık, aşk ve özlem temalıydı. Ta ki oğlunun intiharına kadar. Oğlunun intiharından sonra şiirlerini acı ve ölümün esiri olmuştu. 22 yaşında Ulufer hanımla evlendi ve bu evlilikte 2 oğlu doğdu, Vedat ve Lütfü.

 Ümit Yaşar nasıl ailesinden etkilenip şiire merak duyduysa kendi ailesi de Ümit Yaşarın melankoli ve intihara meyilli yaşamından etkileniyordu. O kadar çok intihar ediyordu ki yaşadığı dönemde artık bu intiharların sebebi’nin de bir reklam olduğunu düşünenler bile vardı. Ümit Yaşarın oğlunun bu durumu üzerine bile bir şiir yazmıştır.

Bak bu dünya ne güzel, bu sitem niye Ettim ben adımı sana hediye. Mutluyum ey oğul babanım diye, Çarptırma hicvinle cezaya beni

Ne yazık ki bu ölüme olan sevdası onu oğlundan koparacaktı tek fark ölen Ümit Yaşar olmayacaktı. Belki de ölüm ona beni yaşarken daha çok sev demek istemiştir ve ondan evladını almıştır. Oğlu Vedat 18 yaşındayken bir fincan kahve ve bir fincan konyak içerek kendini Galata Kulesi’nin tepesinden aşağıya bıraktı. Babasına verdiği bu ceza ve ders onu hayattan mahrum etmişti. Bir türlü intihar denemelerinde başarılı olamayan Ümit Yaşar Oğuzcan, oğlunun bir finca kahve ve bir fincan konyakla hayatına son vermişti. Bir söyletiye göre de Vedatın cansız bedeninde bir not bulunduğuyla ilgili. Notta ise ‘’ Baba, intihar öyle edilmez, böyle edilir.’’

Ümit Yaşar Oğuzcan ve oğlu Vedat

Oğlunun ölümünden sonra  dizelerini acı ve ölüm esir almıştı.

Ümit Yaşar Oğuzcan 4 Kasım 1984’te o çok arzuladığı ölüme kavuşmuştu.