Özlenen albüm: maNga-Antroposen001

Yerli, yabancı, ithal, klasik, alternatif ve daha nice türler.. Müzik dünyamızın bu rengarenk cümbüşünde elbet herkes kendi zevkinin ve hayata bakış açısının yansıtıldığı türleri dinler, onlara ayrı bir ilgi ve sevgi duyar. Her türün ve sanatçının  kendince hayranı ve ilgi duyanı vardır ancak bazı sanatçılar ve gruplar hepimizin ruhuna, duruşuna, kavgasına hitap eder. Bugün, hemen hepimizin birden fazla şarkısını mutlaka bildiği bir grubun yıllardır özlemle beklediğimiz yeni albümünü konuşacağız. Evet maNga ve evet Antroposen 001. 

2017 yılından beri hasretle “ha bugün ha yarın” diye bekliyoruz maNga’nın yeni albümünü. Single’lar, Maxi’ler ve pandemi döneminde albüm içeriğindeki radikal değişiklik kararları derken o gün geldi ve nihayet yeni yıla maNga’ nın yeni albümü Antroposen001 ile girdik. Albümün içindeki tüm şarkıları kısa kısa tahlil edeceğiz ama genel görünüşte bizi ‘dünyayı gün gün tüketen dünyalılar’ ve onlara duyulan sitem, isyan karşılıyor. 

 Antroposen, sanayi devriminden bugüne insanlığın gün gün eritip bitirdiği dünyanın yok oluş sürecine verilen isim.  maNga, insanlığın ayıplarını, yanlışlarını ilk çıktıkları günden beri dile getiren bir grup. Bu misyonları Antroposen001 albümünde de karşılıyor bizi. Sekiz eserden oluşan bu albümün eserleri bize ne diyor kısaca bakalım.

İlk eserin -ki bu eser aslında bir giriş jeneriği gibi görünüyor-  adı Holosen. Albüm jeneriklerinin başlı başına güçlü bir eser olması da maNga’ nın imzalarından biri aslında. Holosen ; bize çok şey anlatan, aklımızı uzaklara götürebilen bir jenerik olduğu için ayrıca değerlendirip bir şarkı gözüyle bakmak istedik. 

   Holosen ; 11.000-12.000 yıl öncesinden bugünü de içine alan jeolojik bir devir/dönem ismi aslında. Ancak Holosen’ in anlamına bir maNga kafasıyla bakarsak insan türünün dünyada görülmeye  başlanmasının buradaki temel dinamik olduğunu anlarız. Yani maNga’ca Holosen, dünyadaki insan çağının adı. Yer yer sakin, çoğunlukla gerilim içeren bir dram havası olan bu jenerik tam olarak ihtiraslı, kısmen dingin ama çoğunlukla kendiyle savaşan insanı anlatıyor.

Albümün iki numaralı şarkısı ‘Habil ve Kâbil’

Holosen Çağı’nın ilk ihtirası, ilk cinayeti, ilk günahı, ilk masumu ve ilk katilinin hikayesidir Habil ve Kâbil. Tüm günahları, cinayetleri, insanın insana olan zararını ilk vakadan işlemeye başlamak elbette tam maNga’nın yapacağı işti. Meseleyi bugüne taşıyıp “kim kime dum duma” diyerek başlıyorlar şarkıya. Doğaya, topluma, suya ve insana verdiği bireysel zararla dünyanın öbür ucundaki kaç insanın hayatıyla, geleceğiyle oynadığının farkında olmayan Kâbilleri kast ederek “kim kime dum duma” diyor maNga. Yunus Emre’nin de sözlerinin olduğu  bu şarkıda kendi kendini bilinçsizce katleden kendinin Kâbil’i olan Habillere de bir sesleniş var.

Albümün üçüncü şarkısı ‘Şimdi Göğe Dolduk’

Eve dönemeyen babalar, korkudan fısıldayan anneler, renkleri solmuş nazlı çocuklar..

İnsanın en büyük günahının yani ihtirasının, doyumsuzluğunun sonucunda yaşanan savaşların, verilen kavgaların, işlenen cinayetlerin ve katledilen toplumların acı faturasının kesildiği nazlı çocuklar. Yakın tarihlerde özellikle orta doğuda katledilen tüm çocukların çığlığıdır bu şarkı.

 “Daha dün annemizin kollarında yaşarken

 Çiçekli bahçemizin yollarında koşarken

Şimdi göğe dolduk” 

Sözleri ile de açıkça feryâd eder maNga o çocuklar için.  Şarkının her harfi çok kıymetli ama en çok içime şu sözler dokundu ;

kimine güzel yollarda olmak

Kimi manzarasız malum köprüde

Kaçıp kendini kurtaranlar

Duvar örüyor bahçelerinde

Hiç şüphesiz yaşama umuduyla kaçıp gelen çocukların ve bir oyuncağı ev parası olan çocukların aynı dünyanın çocuğu olmasındaki adaletsizlik vuruluyor yüzümüze.

Albümün dördüncü şarkısı ‘Batan Dünyanın Malları’

Gözü kapalı albümün çıkış şarkısı diyebiliriz. Albümün anlatmak istediklerini bol betimleme, iğneleme ve yüzümüze vurma ile bağıra  bağıra anlatmış bu şarkıda maNga. Yine derin toplumsal anlamlara sahip dünyanın sonuna doğmuşum şarkısının devamı gibi hissettiriyor bu şarkı. hem ritim hem de Dünyanın sonuna doğmuşum şarkısındaki “çakma, makma üçe beşe bakmam, önüm arkam sağım solum markam” derken albümün bu enfes şarkısına şöyle başlıyor “ sağım solum markaydı artık seçim”. Pandemi dönemine, toplumsal ahlakın yok sayıldığı sosyal medya gönderilerine ; yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz, gezdiğimiz her şeyi ve her yeri teşhir edişimizle yüzleşiyoruz şarkıda. Sonra bizi uçaktan düşen insanlarla, dünya zenginlerinin keyfi uzaya gidebildiği bir çağda “Nuh’un batan gemisinden kıyıya vuran Aylan’lar” gibi nice bebeklerle yüzleştiriyor maNga.  Ve bugünün insanını -Batan dünyanın malları- olarak nitelendiriyor.

Albümün beşinci şarkısı ‘El Aman’

maNga’nın dingin, öğüt veren bir edayla son yaptığı single’lar gibi sakin, duru, dingin bir şarkı el aman.

Bestenin kusursuzluğundan mı başlasam yoksa bunca acının nasıl bu kadar sakin anlatılabildiğine mi şaşırsam bilemiyorum. Aziz Üstün’e ait güzel bir şiirin ancak böyle bir beste ve yorum hakkını verebilirdi. “Bana zehir oldu balı gurbet’ in” diyor şarkıda maNga. Bunca kahır ve sitemden sonra bu gurbetin dünya olduğuna hepimiz hemfikiriz sanırım. Nihayetinde hepimiz gülü kokmayan, balı zehir olan bir gurbette “çekemem bu derdi ikiye bölek” diyoruz. – bu eserin özelinde bir teşekkürüm var. Yüreğinize sağlık canım maNga. Bizi bizden aldınız.

Albümün altıncı şarkısı ‘Alacaklı Topraklar’

Sonu gelmiş bir dünyada dönen devrandan sonra yaşananları mükemmel bir ritim ve besteyle bize anlatan maNga, bu dünyada yaşanan tüm acıların, kahırların tekrar yaşanacağını; çanların çalıp canların yok olacağını ancak bu kez alacaklının toprak olduğunu bize anlatıyor. Anlamın derinliğinde boğulduğumuz bu albümde yine, yeniden bu şarkıyla da maNga “ayağımızı denk alalım” diyor bize.  

Albümün yedinci şarkısı ‘Einfach’

Yabancı dillerde çok iyi performanslar sergileyebilen maNga için bile  solist Ferman Akgül’ün sağlam telaffuzu ile iddialı ve güzel bir Almanca şarkı olmuş Einfach. Şarkı Türkçe olsaydı eminim bu albümde   dilimize pelesenk olan o mükemmel ritimli şarkı bu olurdu.  Yanan, tükenen dünyadan dert yanan, kendini bu dünyanın muhafızı gibi gören ; aşkın ödül, korkunun alışkanlık olduğu bir dünyadan bahsediyor ve ekliyor ;

Yaşıyoruz, hissediyoruz, meydan okuyoruz asla pes etmiyoruz.

Albümün sekizinci ve son şarkısı ‘Mavi Nokta’

Albümün girişindeki jenerik gibi ; sözsüz, çok şey anlatan, derine götüren, umut vaad eden bir beste. Aklımıza Nazım Hikmet’in;

 “Bu dünya soğuyacak günün birinde

Hatta ölü bir bir bulut

 yahut buz yığını gibi de değil 

boş bir ceviz gibi yuvarlanacak 

zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız” 

mısralarını getirdi.

Sözün özü dünyaya haykıran, insana kızan; kapağı, jeneriği, besteleri, sözleri ve animasyonları ile hayran bırakan ve beş yıllık bekleyişe değecek bir albüm hazırlanmış. Ellerine sağlık maNga. Ve sen ey insanlık, ayağını denk al. Unutma ki; dünya ile, doğa ile, kendinle verdiğin savaşta kim kazanırsa kazansın kaybeden sen olacaksın.