Sade Ve Çarpıcı: Son Ada

                                                     

Kanım hala tuzlu akar

İstiridyelerin kestiği yerde

                                           Orhan Veli

Kitabın kapağını ilk açtığınızda karşınıza çıkan bu Orhan Veli şiiri, kitabın son sayfasını bitirip kapağını kapattığınızda anlam kazanacak. Zülfü Livaneli’nin kitaplarıyla benim için geç sayılabilecek bir yaşta tanıştıysam da her kitabı farklı bir deneyimdi benim için. ”Son Ada”nın son sayfasını okuduğum şu saatlerde yaşadığımız zamana hala ışık tutabilmesinin şaşkınlığı ve hayranlığı içerisindeyim. Kitaplar yazıldığı dönemden, yazarın yaşadıklarından, çocukluğundan, yazarın hayata bakış açısından izler taşır. Bu cümle hepimizin edebiyat hocalarının ağzından duyduğumuz bir ders kitabı cümlesi olsa da bu kitap bu cümlenin tam karşılığı niteliğinde olmuş gibi.

Kitap her ne kadar ütopik bir yaşamdan bahsetse de distopya üzerinden sonlandığını görmüşsünüz ve ya okumayı düşünüyorsanız göreceksinizdir. Yalnız şöyle bir durum var, ütopya evet distopya evet… inkar edemeyeceğimiz gerçek şu, bu roman bizim gözlerimizi kapattığımız gerçekliğe kocaman bir ışık tutuyor. Kimimiz yazarız, kimimiz anlatıcı, kimimiz Lara kimimiz kitaptaki martılarız hatta kimimiz de bakkalın konuşmayan oğlu. Doğrusunu bildiğimiz halde yaptığımız yanlışları, sustuğumuz doğruları, çoğunlukta olduğumuz doğrularda bile güç tek kişinin elindeyse bütün kaderimizin onun insafında olduğunu yaşıyoruz ve ne yazık ki yaşamaya devam edeceğiz. Kitapta ada halkının her seferinde nasıl Başkan’a inandığını dehşetle okusam da düşününce aynı şeyleri günlük yaşantımızda yaşadığımız gerçeğinin çokta uzakta olmadığını gördüm. Ada halkının her seferinde Başkan’a inanması adanın başına gelenleri gördüğümüzde umudun bazen ne kadar tehlikeli olabileceğinin kanıtı niteliğinde sanki. Biraz karamsar gibi görünmüş olabilirim fakat adanın başına gelenler bu tezimi kanıtlar nitelikte olmuş adeta. Anlatıcının “kalan son sığınak” olarak nitelendirdiği adanın kısa zamanda adeta kaçmak istediği yer olması da  öyle.

En etkili, en umutlu karakterlerden biri olan bakkalın oğlunun aslında ne kadar cesur, zeki biri olduğunu, Yaşar Kemal’in neden önsözde “O çocuk olmasaydı bu roman olmazdı” dediğini son bölümde anlıyorsunuz.

Bütün Zülfü Livaneli kitapları gibi bu kitap bittiğinde de ölmeden önce yapmam gereken bir şey daha yaptım dedim size de tavsiye ediyorum.