Sarıkamış Gerçekleri

Allahuekber Dağları neden milli park oldu hiç duydunuz mu? Hiç sordunuz mu? Neden şehitleri anmak için törenler yapılıyor? Kaç şehidin töreni bu törenler?

2020 Aralık ayından 1914 Aralık ayına bir yolculuk yapalım sevgili okur. Belki bu yazıyı sıcak evinde ya da loş bir ortamda ve ya televizyon izlerken okuyacaksın, bilemem hangi ortamda nasıl okuyacaksın. Tek bildiğim okuduğun an kanın çekilecek, üşüyeceksin. Bir soğukluk saracak tüm bedenini, bedenin üşümeyecek belki ama yüreğin, yüreğin buz kesecek. 80 bine yakın şehidimizin açlıktan ya da donarak şehit olduğuna şahit olacaksın. Bu kez keyifle okumalar diyemeyeceğim. Bu kez yad ederek oku sevgili okur. Bu gece de o askerlerimize dua ederek uyu sevgili okur.

Adını bile bilmediğimiz şehitlerimize ithafen…

Erzurum ile Kars’ın Sarıkamış ilçesi sınırları arasında bulunan ve Sarıkamış Ormanları ile Allahuekber Dağlarını kapsayan, 22.520 hektar büyüklüğündeki alan, 19/11/2004 tarih ve 25618 sayılı kanunun resmi gazete de yayınlanması ile Sarıkamış Allahuekber Dağları Milli Parkı olarak ilan edilmiştir.

1914 yılının 15-22 Aralık tarihleri arasında, Sarıkamış yakınındaki Allahuekber dağlarında, Kars’ı Ruslardan geri almak için harekata katılan 60 bin asker donarak şehit olmuş. Başkumandan vekili Enver Paşa büyük bir güçle, Rusları hiç beklemedikleri bir yerden, Allahüekber dağlarından aşarak vurmayı ve Kars‘ı yeniden vatan topraklarına katmayı hedeflemiş.

Paşa, bazı kurmaylarının “ordu hazırlıksız, üstelik kış bastırmak üzere” gibi uyarılarına kulak asmamış, Erzurum’a gidip komutayı üstlenmiş. 10. Kolordu’nun başına da kendisi gibi “sarayın damadı” olan bir başka askeri, Albay Hafız Hakkı Bey’i getirmiş ve harekat 22 Aralık’ta başlamış. İşin sonunun kötü olacağını düşünen Hasan İzzet Paşa gibi bazı komutanlar, harekattan hemen önce istifa etmişler.

Çoğu asker batıdan gelmişti üstlerinde palto, ayaklarında postal yoktu. Doğuda nelerle karışılacaklarını bilmiyorlardı. Kar, tipi bastırmıştı ve yürümekte zorluk çekiyorlardı. 1 km mesafeyi 1 saatte ulaşabiliyorlardı. Çantalarını bırakmaya karar veren askerler yüklerinin azalmasıyla daha hızlı yürüyebileceklerini zannettiler ama kar onları yormuştu, soğuk onların iliklerine işlemişti. Çantalarını atıp yürüdüler evet ama bu kez de aç kaldılar. Yoruldular, acıktılar ve en önemlisi dondular. Çoğu düştüğü yerden kalkamadı ve oracıkta şehit oldu. İletişimsizlik ve plansızlık savaşın bir diğer yüzüydü. Birbiriyle irtibata geçemeyen asker, düşman asker zannedip kendi askerine ateş açtı, tipiden görünmüyorlardı. 2000 asker de böyle şehit oldu. Kimse evine dönemedi.

Üstelik toprak donmuştu şehitlerin mezarları bile kazılamadı.

Savaş planına göre, üç kolordudan meydana gelen 3. Ordu’nun bir bölümü Allahuekber Dağları’nı yürüyerek aşacak ve Sarıkamış kuşatılacaktı. Ama bazı komutanların kendi başlarına harekete kalkışmaları, Hafız Hakkı Bey’in kaçan Rus birliklerini takip ederek kuşatma hattını genişletmesi ve on binlerce askeri kışlık elbiseleri olmadan karlarla kaplı Allahuekber Dağları’na tırmandırması büyük felaketi getirdi.

Allahuekber dağlarının yer yer 2-3 bin rakımlı geçitlerinde ısı sıfırın altında 30 dereceye kadar düşüyordu. Sarıkamış’ta dondurucu soğuk altında askerlerimizin durumunu Kurmay Subay Şerif Bey “Sarıkamış” adlı kitabında şöyle anlatıyor:

“Yol kenarında karların içinde çömelmiş bir asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu. Kaldırıp yola sevk etmek istedim. Beni hiç görmedi. Zavallı çıldırmıştı. Bu suretle şu lanetli buzullar içinde biz belki on bin kişiden fazla insanı bir günde karların altına bıraktık ve geçtik.”

Sarıkamış Harekatı; kuşatma harekatıyla düşman kuvvetlerinin arkasına düşmeyi hedef alan, başarılı bir plandı. Ancak, stratejinin faktörlerinden zaman iyi değerlendirilmediği, kuvvetler de böyle bir harekatı yapacak şekilde teçhizatlandırılmadığı için başarısızlıkla sonuçlandı. 
Ordunun kış şartlarına hazır olmaması ve olumsuz iklim şartları sebebiyle ikmal ve iaşe hizmetlerinin yapılmayışı, kıtalarda açlığa, hayvanların telef olmasına, dolayısıyla birliklerin dağılmasına sebep oldu. Enver Paşanın şuursuzca verdiği gece taarruzu emirleri, kayıpları daha da arttırdı.

Öncü birliklerimiz Sarıkamış’a girmeyi başarmalarına rağmen Ruslar tarafından yok edildiler ama asıl facia dağlarda yaşandı: Ruslar’a karşı henüz tek bir kurşun bile atmamış olan binlerce askerimiz soğuktan dondu, binlercesi de tifüsten kırıldı. 25 ve 26 Aralık günlerinde vaziyet daha da kötüleşti ve 3 Ocak’ta artık her şeyin bittiğini anlayan Enver Paşa, Albay Hafız Hakkı Bey’‘Paşa’ yaparak 3. Ordu’nun başına geçirip Erzurum’a döndü. Hakkı Paşa 4 Ocak’ta geri çekilme emri verdi ve Sarıkamış Harekatı büyük bir hüzünle noktalandı.

Evet sevgili okur kaynakların az olduğu bir Sarıkamış Destanıdır bu Destan. Okul kitaplarında geçmez, öğretmenler anlatmaz. Çünkü Enver paşa çoğu kayıtları o dönem gazetecilerle paylaşmadı harekat bittiğinde tek bir yayın, manşet yapılmadı… Yasaktı!

Çünkü Paşamız duyulsun istemedi. Onca eve ateş düştü, o helva o ocaklarda kavruldu ama Enver Paşa bu harekatın üzerine bir açıklama bile yapmadı. O yüzdendir ki şehit sayısını herkes ayrı söylüyor 90 bin mi, 78 bin mi, 50 bin mi bilen yok. Yanan analar babalar oldu, onlar bilir bunu. Bize net bilgi hiç bir zaman gelmedi. Facia hep gizlendi. Bu utançla ise yaşamaya devam edildi.

Sevgili okur Sarıkamış’a yolun düşerse dikkatli bas o topraklara ayağını, o toprakların altında askerimiz donarak şehit oldu. O toprakların hepsi kazılı olmayan bir mezar.

Ve sevgili okur neden şehitler kardelen çiçeği ile simgeleştirilmiştir bilir misin?

Kardelen, karın altında açan bir çiçektir. Bahar yakınken karlar erimeye yüz tutarken kardelenler çıkar karın altından. Baharın habercisi olurdu kardelen, bahar geldi diye dans ederdi kardelen. 1915 yılında Allahuekber Dağında kar Nisan- Mayıs ayı gibi çekilmeye erimeye başlamıştı, altından kardelen çıksın isterdi yüreğimiz, vatanımız… Ama askerlerimiz çıktı ve o bahar hiç gelmedi…

Ruhun Şad olsun askerim, şehidim…