Shakespeare’den Soneler

16. yüzyılda doğmuş, dünya edebiyatının en etkili kişilerinden birisi. İngiliz edebiyatı denince akla gelen ilk isim. Dünya tarihinin gördüğü en iyi oyun yazarı, edebiyatın dahisi, nam-ı diğer ”Avon’un Ozanı”. Tahmin ettiğiniz üzere o kişi William Shakespeare. William Shakespeare denilince akla gelen ilk şeylerden birisi de onun meşhur Soneler adlı eseridir. Kendisine hayran bıraktıran bu 154 sone, derin anlamları ve etkileyici edebi diliyle Shakespeare’in en önemli eserlerinden birisidir. O etkileyici sonelerden bazılarına göz atalım.

Acaba neden: daha güçlü bir yol bulamaman

Savaşmak için Zaman denen kanlı zalimle?

Ve çürümemen neden; başka bir kutlu yoldan

Değil de yalnız benim kısır dizelerimde?

Şimdi en mutlu çağın doruğu senin yerin;

Bak can atıyor nice el değmemiş bahçeler

Erdemle sana canlı çiçekler vermek için:

Bu düzmece eşlerden sana çok daha benzer.

Ancak yaşam düzeltir yaşam çizgilerini;

Zamanın kalemi, toy kalemim can katamaz

Ve iç değerlerinle, dış görkeminle seni

Yansıtıp insanların gözünde yaşatamaz.

Varlığını sebil et: sana kalır varlığın;

Kendi elinle çiz ki sürsün bahtiyarlığın.

Sone 16

‘Aslanın pençesini körlet, zaman ejderi,

Doyur dünyayı kendi yavrusunun canıyla;

Kaplanın çenesinden sök o keskin dişleri,

Alevlerden dirilen ankayı yak kanıyla;

İstersen kasırga ol, şen mevsimleri karart,

Rüzgâr kanatlı zaman; yap aklına eseni,

İstersen dünyayı yık, güzel yüzleri sarart,

Ama en kalleş suçtan alıkoyarım seni:

Sevgilimin yüzünü saatlerinle oyma,

Köhne kalemin onu boğmamalı çizgiye;

Sakın sürüp giderken çirkin izini koyma

Sonraki insanlara güzellik kalsın diye.

Geçkin zaman, yapsan da en şom kötülükleri,

Şiirimde sevgilim sonsuz yaşar, dipdiri.”

Sone 19

Apaçık görüyorum gözlerimi yumunca.

Bütün gün gördüklerim taşımaz hiçbir değer,

Ama düşlerde sen varsın uyku boyunca;

Göz karanlıkta ışır, karanlıkları deler

Başka bütün gölgeler, gölgende ışık bulur;

Bedeninin gölgesi, mutluluğu gösterir

Işıl ışıl gündüze saçarak daha çok nur,

Senin gölgen nasıl da kör gözlere fer verir.

Gözlerim kutlu olur seni seyrettikçe ben,

Canlı gün aydınlanır sendeki ışıklarda,

En karanlık gecede belirsiz güzel gölgen

Derin uykuda sönmüş gözlere can katar da.

Seni görmezsem olur her günüm gece;

Geceler gündüzdür gecem düş seni gösterince.

Sone 43

Düşünceye dönüşse benim etim kemiğim

Yolum kurban gidemez hoyrat mesafelere;

Ben, tüm uzaklıkları aşıp erişeceğim

Sınırsız ötelerden, senin olduğun yere.

Varsın, sımsıkı basın ayağım topraklara

Dünyada bir köşede, senden uzak mı uzak,

Çevik düşünce sıçrar, dinlemez deniz, kara.

Ulaşır özlediği yere hayal kurarak.

Ben, düşünce değilim: ah düşündükçe bunu

– Sen gittin, ben uçamam – bu öldürüyor beni;

Alt tarafı, varlığım biraz toprak, biraz su:

İnleyerek beklerim geleceğin keyfini.

Bu iki som maddeden, birbirinin yasına

Nişan takan o ağır yaşlar kalacak bana.

Sone 44

”Tanrı beni ilk başta sana kul yaptı, sonra

Keyfine el koymamı yasak etti,

Ya da özlem duymamı hesaplı zamanlara:

Kölenim ya, boş vaktin olsun diye bekletti.

Ah, bırak katlanayım, el pençe divan: değer,

Senin özgürlüğünün tutuklu yokluğuna;

Her mihnete sabreder, her azara baş eğer,

İncittin diye hiç suç yüklemez bile sana.

Sen nerede olursan ol, yetkin güçlü, özgürsün;

Hâkimsin dilediğin gibi kendi vaktine:

Canın neyi isterse varsın o keyfini sürsün,

Kendine suç işlersen kendin bağışla yine.

Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni,

İyi kötü demeden, suçlamadan keyfini.

Sone 58

”Bıktım artık dünyadan, bari ölüp kurtulsam:

”Bakın, gönlü ganiler sokaklarda dileniyor.

İşte kırtıpillerde bir süs, bir giyim kuşam,

İşte en temiz inanç, kalleşçe çiğneniyor,

İşte utanmazlıkta post kapmış yaldızlı şan,

İşte zorla satmışlar kızoğlankız namusu,

İşte gadre uğradı dört başı mamur olan,

İşte kuvvet kör topal, devrilmiş boyu posu,

İşte zorba, sanatın ağzına tıkaç tıkmış.

İşte hüküm sürüyor çılgınlık bilgiçlikle,

İşte en saf gerçeğin adı saflığa çıkmış,

İşte kötü bey olmuş, iyi kötüye köle;

Bıktım artık dünyadan, ben kalıcı değilim,

Gel gör ki ölüp gitsem yalnız kalır sevgilim.

Sone 66

Hiç övünme, zaman, sen değiştirmedin beni.

Tazelenen gücünle yarattığın ehramlar,

Bence ne şaşılacak yapılar, ne de yeni;

Eski ağızlardaki yeni taam, o kadar.

Ömrümüz kısacıktır: biz o yüzden hayranız

Önümüze eskidir diye serdiklerine;

Tam gönlümüze göre yaratılmış sanırız

Dillere destan olmuş gibi görmek yerine.

Defterlerinle sana meydan okurum işte:

Bugüne de düne de ben asla kalmam hayran,

Kayıtların yalandır, gördüklerimiz sahte:

Büyürler, küçülürler hep senin koşuşmandan.

And içiyorum ve bu anddan dönmeyeceğim:

Tırpanına ve sana rağmen sürecek sevgim.”

Sone 123

Aşk denen kör budala, ne yaptın gözlerime?

Bakıp da görmüyorlar gördükleri her şeyi;

Bilirler güzellik ne, kısmet olmuştur kime;

Yine de en kötüyü sanıyorlar en iyi.

Hayran bakışlarıyla gözler baştan çıkınca

Her erkeğin yüzdüğü koya demir atmış, bak;

Şu göz yanılgısına gerekli mi ki kanca

Takıp kalbimin akıl gücünü bağlı tutmak?

Neden yüreğim onu kendi yeri bellesin:

Bilir ki paylaşıyor dünya âlem o yeri?

Neden gören gözlerim durum bambaşka desin,

Böyle kem yüzde bulsun en güzel gerçekleri?

Doğrulukta kalbimle gözlerim yanılarak

Bu yalan vebasına tutuldular kıskıvrak.”

Sone 137

Gaddar olduğun gibi akıllı ol; hor görme,

Zorlayıp da taşırma dili bağlı sabrımı:

Yoksa, belki düşürür üzüntü dilime,

Sen acımadığından, hep sancılandığımı.

Derdim ki – sana akıl vermek gelse elimden –

Beni sevmesen bile, seviyorum de bari,

Nasıl ki hırçın hasta, ecelle boğuşurken

Hekimden duymak ister yalnız sağlık haberi.

Hiç umudum kalmazsa başlarım çıldırmaya

Ve delirirsem acı sözlerim seni haklar.

Öyle kahpeleşti ki şer kumkuması dünya,

Çılgın müfterilere kanar çılgın kulaklar.

Ne ben kara çalayım, ne de söz gelsin sana:

Kalbin yalpa yapsa da gözünü dik karşına.

Sone 140

Zavallı ruh, günahkâr toprağımın can evi,

Olmuşsun baş kaldıran güçler elinde köle;

Niçin yanar içinde dert ve yokluk alevi,

Oysa dış duvarların süslü boyalı böyle?

Günlerin sayılı da bu çürüyen konakta

Niye harcarsın ona sen varını yoğunu?

Mirasına aç gözlü böcekler konacak da

Ne süs kalacak ne şan. Budur bedenin sonu.

Sen artık uşağının yitirdiğiyle geçin,

Seni yüceltsin diye o erisin, yok olsun;

Kof saatlerini sat sonsuzluk almak için,

Dışın yoksul düşsün de için servetle dolsun.

Sen de ölümle beslen nasıl ölüm can yerse,

Ölmek bitmiş demektir ölüm ölür giderse.”

Sone 146

Eğer Soneler sizi etkilediyse, aşağıda okunması gerektiğini düşündüğüm bazı Shakespeare eserlerine göz atabilirsiniz.

  • Romeo ve Juliet
  • Venedik Taciri
  • Hamlet
  • Othello
  • Atinalı Timon
  • Fırtına
  • Ve tabii ki Soneler

Keyifle okumanız dileğiyle.