Teknoloji ve Bilim Dünyasına Damga Vurmuş Kadınlar

Tarih boyunca ve kültürler arasında, kadınlar yaşamları boyunca sayısız zorluk ve adaletsizlikle karşı karşıya kalmışlardır. Şimdi ise bilim ve teknoloji dünyasında da erkek egemenliğin hakimiyeti altında bu zorlukları aşarak dünyayı geliştirip değiştiren öncü kadınları tanımak için biraz zamanımızı ayıralım.

Marie Curie – İki Nobel Ödülü Alan İlk Bilim İnsanı

“Her gün giydiğim bu elbisemden başka elbisem yok. Eğer bana yeni bir tane daha alma nezaketi gösterecekseniz, lütfen siyah renkte ve giyimi kolay bir şey alın ki, laboratuvarda da giyebileyim.”

Marie, öğretmen olan babasının verdiği fizik ve matematik derslerinin gönüllü öğrencisiydi. Polonya’da başlayan siyasi çalkantılar ailenin uzun yıllar maddi zorluk içerisinde yaşamasına sebep oldu. Üniversite eğitimine para bulamayan Marie, kız kardeşiyle bir anlaşma yaptı. Önce Marie çalışıp kız kardeşinin Paris’te tıp okumasını sağlayacaktı ardında da kız kardeşi onu okutacaktı. Marie’nin kız kardeşi Paris’te evlenince okuması için Marie’yi de yanına aldı. Marie, Fizik bölümünü 1893’te ve Matematik Bölümünü 1894’te bitirdi.  Sonrasında Polonya’daki Krakow Üniversitesi’nde doktora yapmak istedi fakat kadın olduğu için reddedildi. Paris’e geri döndü ve başka bir üniversitede fizik dersi veren genç Pierre Curie ile 1895’te evlendi. Fransız fizikçi H. Becquerel’in uranyum elementinin kendiliğinden ışın yaydığını, yani radyoaktif olduğunu keşfetmesi üzerine Marie, uranyum konusunda doktora yapmaya karar verdi. Pek çok bilim insanı, uranyum dışında başka radyoaktif element olup olmadığını araştırırken, ikinci radyoaktif elementim toryum olduğunu Marie keşfetti. Bu çalışmalar giderek ilginçleşirken eşi de konuya kapılıp elindeki tüm işleri bırakıp 1898’de Marie ile birlikte tüm dikkatlerini uranyumun içindeki diğer radyoaktifi bulmaya adadılar. Kısa sürede mineralin içinde uranyumdan daha radyoaktif olan yeni elementi saf olarak elde ettiler. Element, ilk kez elde edildiği için adı bile yoktu ve bu elemente Marie’nin doğum yeri olan Polonya onuruna “Polonyum” adı verdiler. Aynı yıl, uranyum içindeki başka bir elementi keşfedip buna da “Radyum” adını verdiler. Tüm bu çalışmaları, üniversite onlara bir laboratuvar vermediği için bahçede ve damı akan odunlukta gerçekleştirdiler. Curie’ler 1903 Fizik Nobel ödülünü H. Becquerel ile birlikte kazandılar. Marie aynı yıl Paris Üniversitesi’nden Fizik Doktoru olarak mezun oldu. Ödülün ardında Pierre profesör oldu ve onlara büyük bir laboratuvar tahsis edildi. 1906 yılında ise Pierre bir at arabasının çarpması sonucu düşerek hayatını kaybetti. Radyum elementi ve radyoaktivite konularında çalışmalarını sürdüren Marie, 1911 yılı Kimya Nobel Ödülü’nü de kazandı. Bu ödül ile dünyada iki Nobel kazanan ilk ve tek kadın oldu. Ancak yine kadın olduğu için Fransız Bilim Akademisi, onun akademi üyeliğini reddetti. Erkek egemen bilim dünyasında büyük bir yer edinmiş bilim işçisi Madam Curie, aşırı dozda radyasyona maruz kaldığından, 1934’te 67 yaşında Fransa’nın Savoy şehrinde kan kanserinden hayata gözlerini yumdu. Radyumdan çıkan ışınların bazı tümörleri iyi ettiği ortaya çıkınca, kanser tedavisinde, soyadından ilham alınarak curieterapi (kemoterapi) olarak bilinen tedavi dönemi açıldı.

Hypatia – İlk Kadın Matematikçi

Dünyanın ilk kadın matematikçisi Hypatia, bilge bir danışman ve büyük bir öğretmen olarak tanınmaktadır. İskenderiyeli bir astronom ve matematikçi olan Babası Theon, Hypatia’nın yeteneklerini ve öğrenme şevkini fark edince, çevresindeki insanların çoğunun karşı çıkmasına rağmen kızını bu konuda yetiştirmiştir. Hypatia, kariyerinin zirvesindeyken o kadar ünlü olmuştur ki ona gönderilen mektuplar “Filozofa” şeklinde yazılmıştır. Geometri, cebir ve astronomi alanında kitaplar düzenlemiş astroloji ve gezegenlerin hareketini gösteren makinelerin yapımıyla uğraşmıştır. Fikirleri Paganlık olarak yorumlandığı için 45 yaşında, bir seyahatinde vagonundan alınarak kiliseye götürülmüş ve işkence ile öldürülmüştür. Vahşice katledilişi uzuvlarının ateşe atılmasını da içermektedir. Hypatia’nın ölümüyle birlikte İskenderiye okulu kapatılmıştır ve kadın matematikçiler Rönesans dönemine kadar geri çekilme dönemine girmiştir.

Ada Lovelace – Dünyanın İlk Bilgisayar Programcısı

Ada, romantik bir şair Lord Byron ve eşi Anna Isabelle-Byron’un kızıydı. Erken yaşlarda ortaya çıkmış olan matematiksel yeteneği ve makinelere olan ilgi ve becerisi Charles Babbage ile bir çalışma ilişkisine yol açtı. Babbage, aslında hiç yaratılmamış, ancak modern bir bilgisayarın unsurlarına benzeyen karmaşık bir cihaz olan “Analitik Motor” un mucidiydi. Müziği, resimleri ve yazıları dijital ortama aktarma potansiyeline sahip olduğu düşünülen bu bilgisayar, Ada Lovelace tarafından oluşturulan algoritma sayesinde hayat bulmuştur. Proje üzerinde bu çalışmaların sonucu olarak Ada, genellikle “dünyanın ilk bilgisayar programcısı” olarak anılmaktadır.

Grace Hopper – COBOL’un Geliştiricilerinden

Bir matematik dehası ve bilgisayar öncüsü olan Grace Hopper, saatin nasıl çalıştığını merak edip annesi fark etmeden saatin alarmını sökerken ilerleyen yaşlarında ise bilgi akışını sonsuza kadar değiştiren ve modern veri işlemenin yolunu açan bilgisayar programlama teknolojisini yarattı. Matematik ve fizik alanında lisans derecesi alan Hopper, 1940’ların başına kadar matematik öğretmenliği yaptı. 1943’te, II. Dünya Savaşı sırasında ülkesine yardım etmek isteyen Hopper, Birleşik Devletler Donanması’na katıldı. Kısa süre sonra Harvard Üniversitesi’ndeki Mühimmat Hesaplama Projesi’ne atandı ve burada elektronik bilgisayarın öncüsü olan Mark I ile çığır açan bilgisayar programlama mimarisine başladı. Çalışmaları, hala kullanılan bir programlama dili olan COBOL’un geliştirilmesine yol açmıştır. Hopper, 1947’de dünyanın ilk gerçek bilgisayar hatasını kaydetmiştir.

Hedy Lamarr – Wi-Fi’nin Mucidi

Hedy Lamarr gerçek adıyla Hedwig Eva Maria Kiesler, teknolojiye damga vurmuş, Avustralyalı-Amerikalı bir oyuncu. Avrupa sinemasında ilk kez soyunan ve zekası ile muhteşem bir icadın mucidi, hayatı boyunca güzelliğinden ziyade zekaası ile de var olma mücadelesi vermiş bir kadın. Genellikle Hollywood’un önde gelen kadınlarının en güzel ve egzotiklerinden biri olarak anılan Lamarr, 1930’lar ve 1940’larda çok sayıda beğenilen filmlerde rol aldı. 1942’de, kariyerinin en parlak döneminde, Lamarr film sektöründen çok farklı bir alanda karşımıza çıkıyor. Lamarr ve arkadaşı besteci George Antheil, radyo sinyalleme cihazı olan “Gizli İletişim Sistemi” fikri için patent aldı. Alman Nazilerini yenmek amacıyla tasarlanan sistem, askeri iletişimin ve cep telefonlarının güvenliğini sağlamak için gereken teknolojinin yani günümüzde Wi-Fi, GPS ve Bluetooth teknolojilerinin gelişmesine yardımcı oldu.

Mary Anderson – Ön Cam Silecekleri

Anderson, Amerikalı bir gayrimenkul geliştiricisi, çiftçi ve şarap yetiştiricisiydi. 1902’de NYC’ye yaptığı bir yolculukta, karla karışık yağmurun buzlanmaya devam etmesi nedeniyle ön cam açıkken giden bir tramvay fark etti. Bunun üzerine, bir yıl sonra ilk yaylı ön cam sileceği tasarımının patentini aldı.

Mary Anning – Fosil Keşifleri

19. yüzyıl Britanya’sında fakir bir ailenin 10 çocuğundan biriydi. Çocukken babasına deniz kenarındaki marangoz dükkanında sattığı fosiller toplamasına yardım ederdi. Babasının tüberkülozdan ölümünden sonra, annesinin geçimini sağlamak için Anning, turistlere ve koleksiyonerlere satacağı fosilleri toplamaya devam etti. 1811’de, henüz 12 yaşındayken, şimdi bir iktiyozor olduğu bilinen 5.2 metrelik (17 fit) bir iskelet keşfetti. On iki yıl sonra, bir deniz sürüngeninin ilk tam iskeletini buldu, bu deniz sürüngeni o kadar tuhaftı ki bilim insanları bunun sahte olduğunu düşündü. Ayrıca, şimdiye kadarki en büyük uçan hayvan olduğuna inanılan İngiltere’nin bilinen ilk pterosaur kalıntılarını ortaya çıkardı. Anning’in artan itibarına rağmen, toplumsal normlar, seçkin bilim camiasına asla kabul edilemeyeceği anlamına geliyordu. Jeoloji Derneği pterosaur’un gerçek olup olmadığını tartışmak için toplandığına, Anning oraya davet bile edilmedi ve 20. yüzyıla kadar oraya kadınlar kabul edilmedi. Ömrü boyunca çığır açan çalışmalarına rağmen, Anning sıkıntı içinde yaşadı ve 1847’de 47 yaşında göğüs kanserinden öldü.

Maria Geoppert Mayer – Nükleer Kabuk Modeli

Mayer, atom çekirdeğinin, yapısını enerji seviyeleri açısından tanımlayan matematiksel bir modelini geliştirdi ve bu, onu (1903’te Marie Curie’den sonra) Nobel Fizik Ödülü kazanan ikinci kadın yaptı. Modeli, belirli sayıda nükleonun neden kararlı atomik konfigürasyonlar oluşturduğunu açıkladı. 1924’te Göttingen Üniversitesine giren Goeppert, üniversitede matematik üzerine çalıştı. O dönemde kadın öğrenciler  Göttingen üniversitesinde bir tane kadın matematik profesörü olmasına rağmen, sözde bir eksilik nedeniyle matematik öğretmenliğine yönlendirilmekteydi ancak Mayer, matematik öğretmenliği sertifikası yerine fizikle ilgilenmeye başlayan Goeppert, doktora yapmaya karar verdi. Doktora tezini “atomların iki foton soğurulması olasılığı” teorisi üzerine tamamladı. Bazı okullar Mayer’e çoğunlukla kadınsı konular içeren işler teklif ederken hem para vermemeyi teklif etmiş hem de bu tekliflerini bir lütufmuş gibi sunmuşlardı. 1937 yılında ise Columbia Üniversitende ücretsiz bir pozisyonu kabul etti. Columbia’da iken II. Dünya Savaşı sırasında Manhattan Projesi için izotop ayırma üzerine çalıştı. 1972’de geçirdiği kalp krizi sonucunda ölümünden sonra, gelecek vaat eden kariyerlerine başlayan genç kadın fizikçileri onurlandırmak için onun adına bir ödül oluşturuldu.

Flossie Wong-Staal – HIV-1 Haritalama

Wong-Staal, HIV’in AIDS’in nedeni olduğunu kanıtlayan HIV’i ilk klonlayan kişiydi. Ayrıca HIV için kan testleri geliştirmeyi mümkün kılan virüsün genetik haritalamasını tamamladı.  İTherX Pharmaceuticals’da Bilimsel Baş Sorumlusu olarak, AIDS ve diğer hastalıklarla savaşmak için yeni ilaçlar geliştirmeye devam ediyor.

Donna Strickland – Lazer Işını Yoğunluğu

Beş yaşındayken babasıyla birlikte gittiği Bilim Merkezinde lazerle tanışmış olan  bilim insanı kendisini lazer düşkünü (laser jock) olarak betimlemektedir. Nobel Fizik Ödülü’nü kazanan üçüncü kadın (63’te Mayer’den bu yana ilk kez), Strickland ve diğer iki fizikçi lazer bilimini önemli ölçüde ilerletti. Strickland, Fransa’dan Dr. Gerard Mourou ile birlikte, lazer ışını yoğunluğunu büyüten kısa, güçlü lazer darbeleri oluşturmak için bir teknoloji geliştirdi. Chirped Pulse Amplification adı verilen teknik, düzeltici göz ameliyatlarında ve kanseri hedefleyen bir tedavi olarak kullanılmıştır.

Maria Mitchell – Kuyruklu Yıldız Keşfi

Amerikalı ilk kadın astronom, kendi keşfettiği kuyruklu yıldıza adı verilen kaşif, kütüphaneci, doğa bilimci, Vassar Kolejinde ilk kadın Profesör, Vassar Gözlemevinin ilk müdiresi ve her şeyden önce bir eğitimcidir. Tüm bunların dışında da kölelik, kadın hakları ve ırkçılığa karşı toplumda da büyük mücadeleler vermiştir. Maria her gece Pasifik Ulusal Bankasının çatısına tırmanır ve teleskobuyla gökyüzünü gözlemler ve bir gece her zamanki gördüğünden daha farklı bir nesneyi keşfeder. Mitchell bu keşfi sayesinde, Danimarka kralı 7. Frederick tarafından sunulan altın madalyaya layık bulunmuştur – ki bu ödülün o dönemde bir kadına verilmesi sıra dışı ve önemli bir durumdur. Ünü ona 1848 yılında Amerikan Bilim ve Sanat Akademisinin de kapılarını aralar. Babasının da üye olduğu bu topluluğa seçilen ilk kadındır. Mr. Kendisinden sonra gökbilimciler, Maria Mitchell’i onurlandırmak adına aydaki ay kraterine onun adını verirler. Nantucket’teyken çalıştığı gözlemevi Maria Mitchell Gözlemevi ismini alır.

ENIAC KADINLARI

1942’de, II.Dünya Savaşı’nın ortasında, ABD Savaş Bakanlığı, cumartesi günleri çalışmak için 400 dolarlık ikramiye ile yılda 2.000 dolar maaş ilan ederek kadın matematikçiler için bir çağrı yaptı. Altı ‘ENIAC Kadını’, Fran Bilas, Jean Bartik, Ruth Lichterman, Kay McNulty, Betty Snyder ve Marlyn Wescoff, ilk tamamen elektronik, programlanabilir bilgisayar olan ENIAC’ı (Elektronik Sayısal Entegratör ve Bilgisayar) programladı. Bu kadınlar, ateş etme ve bombalama yörüngelerini hesaplamaktan sorumlulardı.

Yukarıda bahsedilen kadınlar bu yazıya sığdırdığımız sadece bir kaç isim oysa hayatımızın her alanında var olmaya çalışmış ve bunu başarmış çok sayıda kadın var.