Türk Şiirinin İlham Perisi; Tomris Uyar

4 büyük şair; Ülkü Tamer, Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Edip Cansever.

Adına şiirler yazılmış bir kadın; Tomris Uyar.

  Tomris Uyar yazdığı birbirinden güzel hikayelerle Türk edebiyatında kendinden çokça söz ettiren yazar ve çevirmendir. Fakat biz onu sadece yazdığı eserlerle değil, yaşadığı aşklarla da tanıyoruz. Bağımsız ruhuyla edebiyat dünyasında özgürlüğün timsali olan Tomris Uyar için hayatı boyunca birçok şiir yazılmıştır.

Kitaplığımı karıştırırken Tomris Uyar’ın birkaç kitabına denk geldim ve onunla ilgili daha önce görmüş olduğum bir aşk öyküsü geldi aklıma, araştırmak istedim ve o esnada medyada çok fazla bilgi kirliliği olduğunu fark ettim. Tomris Uyar bugüne kadar yaşadığı aşklarla zaman zaman magazinsel bir obje olarak görülmüş, bazen olaylar çarpıtılarak anlatılmış ve üzülerek söylüyorum ‘eşine ihanet eden kadın’ imajı çizilmiştir. Oysa gerçekler hiç de öyle değildir. Tomris Uyar’da her insan gibi hayatında aşkı, mutluluğu aramış bir kadındır. Fakat bazen halk tarafından tanınan bir kadın olmak büyük bir dezavantaj haline gelerek yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebiliyor. Peki işin aslı nedir? Bunca şiir nasıl yazılmıştır? Bilgi kirliliğine son verebilmek adına bu konuyu kaleme almak istedim.

       Tomris Uyar ilk kez lise yıllarında Türk şair, gazeteci, oyuncu ve çevirmen olan Ülkü Tamer’e aşık olmuştur. Ülkü Tamer aynı zamanda İkinci Yeni Şiir Akımının önemli temsilcilerinden biridir. Oldukça uyumlu bir çift olan Tomris ile Ülkü Tamer 1963 yılında evlendiler. Ülkü Tamer, Tomris için sadece bir eş değildi, bir öğretmendi. Tomris’in edebiyat alanındaki çalışmaları, Ülkü Tamer ile evlendikten sonra genişledi ve birbirlerini edebiyat alanında geliştirdiler.

Çiftin güzel giden evlilikleri kızları Ekin’in doğumuyla daha güzel bir hal aldı fakat ne yazık ki saadetleri uzun sürmedi. 1964 yılında, henüz birkaç haftalık olan Ekin bebek anne sütüyle boğularak öldü ve bu ölüm ikisinin de psikolojisini çok yıprattı. Zamanla birbirlerinden uzaklaştılar ve bir süre sonra ayrılık kararı aldılar.

    

   Kızının beklenmedik ölümü sonrası Tomris çok ağır bir depresyona girdi. Kendini eve kapattı ve uzun süre dışarı çıkmadı. Bu süreçte yazar arkadaşları ona daima destek oldular ve onu dışarıya çıkmaya ikna ettiler.

Yine o günlerden birinde Tomris Ankara’daki Sanatseverler Derneği’nin düzenlemiş olduğu bir lokalde Cemal Süreya ile karşılaştı. Tesadüfen aynı masada oturuyorlardı. Tomris, Cemal Süreya’nın da arkadaşı olan Ülkü Tamer’den henüz resmi olarak boşanmamıştı fakat çift zaten uzun bir süre önce ayrılık kararı almıştı. Cemal Süreya da o zamanlar Seniha Hanım ile evliydi. O gece Cemal Süreya’nın Tomris’e karşı özel bir ilgisi olmamıştı. Tomris onun için sadece yakın bir arkadaşının genç edebiyatçı karısıydı. Tomris ise ilgiye alışık bir kadın olarak bu durumdan hoşlanmamıştı. Cemal Süreya’ya karşı olan hisleri gitgide güçlenmişti. Cemal Süreya ise başlarda ilgilenmese de her karşılaşmada kendini ona daha yakın hissetmeye başladı ve bu hisler zamanla aşka dönüştü. Tomris, Ülkü Tamer’den Cemal Süreya ise Seniha Hanım’dan resmi olarak boşandı ve çift Ankara’da birlikte yaşamaya başladı.

Tomris, Cemal Süreya’nın ilham perisi olmuştu. Şimdilerde de severek okuduğumuz aşk dolu, tutku dolu şiirleri Tomris’le beraberken yazmıştır. Üç yıl süren aşkları hem çok tutkulu hem de çok çalkantılıydı. Cemal Süreya Tomris için şu dizeleri yazmıştı;

“Ayışığında oturuyorduk
Bileğinden öptüm seni

Sonra ayakta öptüm
Dudağından seni

Kapı aralığında öptüm
Soluğundan seni”

Cemal Süreya

Tomris Uyar’ın “Şahsiyet Rötarı” ismini verdiği tatlı bir anıları da vardır. Cemal Süreya her gün işten çıkıp hiç gecikmeden eve dönüyordu. Bir gün Tomris ona “Biraz çık gez dolaş, arkadaşlarınla buluş, vakit geçir.” deyince Cemal Süreya bir gün on dakika diğer gün on beş dakika sonraki gün otuz dakika gecikmeye başladı. Bu günlerden birinde Tomris örtü silkelemek için cama çıkınca apartmanın merdivenlerinde oturmakta olan Cemal Süreya’yı gördü ve anladı ki Cemal Süreya aslında gezip dolaşmak yerine sırf Tomris öyle istediği için kapı önünde oyalanıp eve geç giriyormuş. Bu ince düşüncesini duyunca “Bu aşk nasıl son bulabilir?” dediğinizi duyar gibiyim. Ancak hiç beklenmedik bir şekilde terk edilmiştir Tomris. Cemal Süreya’nın sunduğu sebep ise oldukça ilginçtir. Tomris’i “asla sahip olunamaz bir kadın” olarak gördüğü için üç yılın sonunda onu terk etmiştir, fakat sevmekten asla vazgeçmemiştir. Tomris o günler için “beni bıraktı ama rahat edemedi” demiştir, o da farkındadır aslında hala sevildiğinin. Cemal Süreya ise ayrılığın ardından Tomris’e olan sevgisine dair, bu aşka dair tek kelime etmeyeceğini, tek bir dize dahi yazmayacağını söylemiştir ve öyle de olmuştur. Hiç kimse ondan Tomris hakkında en ufak bir şey duymamıştır.

       Tomris tüm bunlara rağmen çok güçlü bir kadındı, çok acı çekmesine rağmen “Bir şeyi fazlasıyla ciddiye almak önemli bir kişilik zafiyetidir.” Diyerek güçlü duruşunu korudu.  

Edip Cansever’e gelecek olursak bu konuda birçok yanlış anlaşılma olduğunu görüyorum, onunki platonik bir aşktı. Hiçbir zaman birlikte olmadılar, Tomris ona hiçbir zaman umur vermedi. Ona aşık olan şairler arasında belki de en talihsiziydi. Tomris’in kalbine hiçbir zaman giremeyen şair, Turgut Uyar’ın da en yakın arkadaşıydı.

       Onun Tomris’e ne kadar aşık olduğunu herkes biliyordu, o da zaten kimseden gizlemiyordu. Tomris Uyar’ın doğum günü olan her 15 Mart’ta onun için yazdığı şiirlerden birini yayınlardı. İşte onlardan biri;

Yaş Değiştirme Törenine Yetişen Öyle Bir Şiir

Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle
Ve yarışırsa ancak Monet’nin
Kadınlarına yaraşan giysilerinle
Gördüm de
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

Öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde
Bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde
Bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında
Öyle kısaydı ki adımların
Şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle
Ölçülür ve denk düşerdi ancak
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

Yok bir yanıtın “nereye” diyenlere
Bir buz titreşimi gibi sallantılı ve şaşkın
Ve çabuk bir merhaban vardır bir yerden gelenlere
O bir yerler ki, diyelim çok uzak olsun
Sen gelmiş gibisindir oralardan, otobüslerden
Yollardan, deniz üstlerinden topladığın gülüşlerle
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki
Hani Etiler’den Hisar’a insek bile
Bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın
Çok yaşında her zamanki çocuksun gene
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

Mart ayında patlıcan, ağustosta karnıbahar
Mutfağın mutfak olalı böyle
Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı
Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene
Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
Oysa güneş pek batmadı senin evinde
Söyle
Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç.

Edip Cansever

Bu platonik aşkın en güzel yanı ise dostluklarının bozulmamış olmasıdır. Birbirlerine her şeyden önce dostane bir sevgi beslemişlerdir ve Tomris onun için daima güzel şeyler düşünmüştür ve onun için “Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana.” Diyerek bunu ispatlamıştır.

       Ve 16 yıl süren bir evlilik… Turgut Uyar

Turgut Uyar’ın eşinden boşanıp gelmesiyle birbirlerini gerçekten tanıdıklarını söylüyor Tomris Uyar. “O zaman daha bir yakın oturup konuşma fırsatı yakaladık ve mektuplaşmaya başladık.”

        Ankara’da tanışan çiftin sohbetleri başlarda sadece şiir üzerineydi. Ancak bu sohbetler zamanla büyük bir aşka evrildi. Turgut Uyar önceki evliliğinde yaşadığı talihsizlikler sebebiyle 7 yıldır şiir yazmıyordu. 7 yılın sonunda Tomris onun bir nevi ilham perisi olmuştu. Tomris bu durumu şöyle ifade etmiştir; “Esin periliği olarak ifade etmek istemiyorum ama herhalde çok konuştuğum, çok dürttüğüm, yazmasını çok rica ettiğim için diyeyim, yavaş yavaş şiir yazma isteği yeniden doğdu.”

Turgut Uyar bu evliliği “’Uzaktan sadece hayalini kurmaktansa, yanındaki gerçek mutluluğu kelimelendiremese de olur bahtlılığı” cümlesiyle anlatmıştı. Tomris’e gerçekten çok aşıktı ve ondan hiç vazgeçmedi.

Birbirine ilaç oldular diyebileceğimiz bu güzel çiftimiz 1969 yılında evlendi ve Hayri Turgut adını verdikleri bir çocukları oldu. 16 yıl boyunca huzurla devam eden bu evlilik 1985 yılında Turgut Uyar’ın vefatıyla son buldu. Turgut Uyar evlilikleri boyunca çok sevdiği ve kaybetmekten çok korktuğu biricik eşi için birçok şiir yazdı ama ben size en iyi bildiğimiz, belki de en çok sevdiğimizle veda etmek istiyorum. Sağlıcakla kalın.

Bir Bozuk Saattir Yüreğim, Hep Sende Durur

Herkes seni sen zanneder.
Senin sen olmadığını bile bilmeden,
Sen bile..
Seni ben geçerken,
Derim ki,
Saati sorduklarında;
Onu ”O” geçiyordur.
Kimse anlam veremez.
Tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
Ettirmek istiyor musun demezler.

Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.

Zamanı durdururum yüreğimde,
Sensiz geçtiği için,
Akrep yelkovana küskündür.
Şu bozuk saat çalışsa benim için ölümdür.
Bil ki akrep yelkovanı geçerse,
Atan bu yüreğim durur.
Bırak bozuk kalsın, hiç değilse;

Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.

Turgut Uyar