Utanç

İsveçli oyun yazarı ve film yönetmeni Ingmar Bergman’a bir röportajında sormuşlar;

Gidişat kötü, dünya nasıl kurtulabilir?”
“Utanç” demiş, “dünyayı bir tek utanç kurtarabilir.”

Ingmar Begman, 1968’de çektiği “Utanç” filminde: Savaşın sadece ölen sayısız insanla sınırlı olmadığını, kalanların da yaşadıkları ağır deneyimlerin sonucu bir tür yaşayan ölüye dönüşünü anlatır. Tanık olmak, tanık olarak yaşamını sürdürmeye çalışmak utanç vericidir. Savaş sırasında bir radyosu bile olmayan, dolayısıyla da savaşın seyriyle ilgili pek bilgisi olmayan Eva ile Jan’ın bir şişe şarap bulduklarında yaşadıkları büyük keyif, savaşla ilgili bilgileri arttıkça ve savaş artık iyice yaşamlarına girdikçe büyük bir utançla karşı karşıya kalmalarını sağlar.

Utanç: Onur kırıcı bir durum içine düşmüş olmaktan dolayı duyulan hüzün, mahcubiyet, hicap duyma hali. Utanç, günümüzde pek de rağbet edilmeyen bir ruh hali. Utanç duymaması gerekenlerin duyduğu, duyması gerekenlerin ise anlamını dahi bilmediği bir kelimedir.

M.S. 1.yüzyılda yaşayan Roma imparatoru aynı zamanda en önemli Stoacı filozoflardan biri olarak kabul edilen Marcus Aurelius: “Ufacık bir parçası olduğun evrende, sana sadece kısacık bir anın bahşedilmiş olduğunu, zamanın bütünlüğünü ve payına düşen yazgıdaki küçücük rolünü sakın unutma” demiş.

Koskoca evrende kısacık hayatlarımızda utancı hissedebilmek için öncelikle utanma erdemine sahip olmamız gerekiyor. Bazı utançlar, gecikmiş olduklarında, sahiplerini daha fazla mahcup ediyor. 

Bizleri insanlıktan ve insanlardan uzaklaştıran kibri yenmemizde utanç duygusu yardımcı oluyor. Kibir, duvarlar örüyor çevremize. Bu duvarları yıkıp etrafımızın çiçeklenmesinde bizlere yardımcı olan duygu utancımızdır. O yüzden olabildiğince kendimiz ve başkası adına utanalım.

“Sanki bu yüzden
kimseler görünmüyor ortalıkta,
utançlarından
Utancı bilerek yaşamak korkunç
Daha korkuncu da var:

utancı bilerekten yaşatmak
Gördük hepsini işte, daha da görüyoruz.”

Edip Cansever

İnsanlık tarihi katliamlarla, savaşlarla dolu. 2020 senesi insanlık tarihinde salgınların en korkuncu olarak hatırlanacak. Yaşam biçimlerimiz, gündelik alışkanlıklarımız, ailemizle ve dostlarımızla ilişkilerimiz değişti. Covid-19’dan önce de savaşlarda milyonlarca insan öldürüldü. Örneğin İspanya gribi varken 1.Dünya Savaşı yaşanıyormuş. Bugün Afrika’da milyonlarca insan açlıkla, yoksullukla, ölümle cebelleşiyor. Silahlanmaya çalışan insanlığın utanmazlığı karşısında açlığın, yoksulluğun, salgın hastalığın ne önemi var?

“Utançta zaman aşımı yoktur” der Alan Bradley.

Halbuki salgının başlarında umutlanmıştık. Salgına karşı hayatın çılgın hızı yavaşlamış, düşünmeye zaman ayırabilmiş, ölümle yüzleşmiş, başkalarının iyiliğinin kendi iyiliğimiz olacağını anlamanın bizi dönüştüreceğini sanmıştık.

“Kötü kader diye bir şey yoktur. 21.yüzyıl vardır. Ve bu yüzyıl, yavrucuğum; bir kelebeği bile intihar ettirebilir.” José Saramago

Walter Benjamin’in “Daima güven duyulabilecek zaaftır” dediği duygudur utanç.

Sartre utancı şöyle tanımlar: “Şu ya da bu yanılgıya düşmüş olma durumunun ve olduğum şeyi olabilmek için başkasının düşüncesine gereksinme duymam olgusunun verdiği kendine özgü bir düşüş duygusu.”

Utanç duymasını bilen insan; kendine karşı hile yaptığı geçmişe dönüp bakınca, kendinden özür dilemek istiyor.

Tarkovsky’nin çok sevdiğim sözüdür: “İlkelerine bir kez olsun ihanet eden insan, hayat ile olan saf ilişkisini yitirir. Bir insanın kendine karşı hile yapması, onun, filminden, hayatından, her şeyinden vazgeçmesi demektir. Bu nedenle bir eseri üreteninden bağımsız düşünemiyorum ben.”

Utançla yüzleşmemizi sağlayan Ülkü Tamer’in Utanç şiiri ise bambaşkadır;

“Soğuk bir tül örtüyorlar yüzümüze,
Sanki ölmek için beyaz bir uykusuzluk;
Belki utanmasak bizi bırakacaklar,

Ne zaman boynuna uzansam ölüm kokuyor
Yalnızlıktan, o yalnızlık,
Kelimesi artık şiirde unutulan.”

Sevgili oğlum Doğa Tokuçoğlu varlığın mutluluk kaynağımdı.
Sensiz çok eksildim, ruhum üzgün…

“ne acı seninleyim sen yoksun
marazlı coğrafyada yalnızım
artık bu yükle bir yere gidemem
sevgiyle seni kalbime gömdüm
varlığımın utancıyla yaşıyorum
ah ikimiz birden sevinebilirdik.”