Vincent Van Gogh

“ Hüzün sonsuza dek sürecek.”

Vincent Van Gogh, 30 mart 1853’te Hollanda’nın Zuldert köyünde dünyaya geldi. Babası Hollanda Protestan topluluğunun rahibidir. (Theodorus Van Gogh) annesi (Anna Cornnelia)

Gogh, ölümünden sonra üne kavuşmuştur. Şu sıralar The Starry Night (Yıldızlı Geceler) baskılarıyla yok satıyor. Yaşarken tek bir tablosu satılırken Arles’te kırmızı bağ sadece 400 frank kazanmıştır. Ölümünden sonra satılan en pahalı tablosu Portrait of Dr. Gachet 82.5 milyon dolara satılmıştır.

Portrait of Dr. Gachet

Hep birlikte Gogh’u daha yakından tanıyalım: Kırmızı saçları ve çilleriyle hiçbir zaman güzel bir çocuk olamadı. Genç yaşına rağmen Flamanca, Fransızca, Almanca ve İngilizce okuyup yazacak kadar dil bilgisine hakimdi. Kardeşleriyle büyüdüğü o evde dine yönelip İncil vaazları verdi. Gogh, Belçika’daki kömür madenlerinde madencileri dini açıdan eğitmekle görevlendirildi. Yoksul madencilere acıyan Gogh, her şeyini onlara verdi. Bu durum baştakileri rahatsız edince rahiplik mesleğine veda etti. Resim yapmaya 27 yaşında başladı ve sadece 10 yıl üretebildi. 10 yıl içinde ise 900 eser, 1100 eskiz üretti. Aslında resim konusunda doğuştan yetenekli değildi. Başarısız öğretmenlik, kitapçılık ve vaizlik yaptıktan sonra kardeşi Theo’un tavsiyesiyle sanatçı olmaya karar verdi. Sanata ve fotoğrafa ilgisi olduğundan kendisini kendi geliştirdi. Paris’in küçük şehri Arles ilham bakımından onu çok etkiledi.

Vincent, yaşamı boyunca 800′ ün üzerinde mektup yazmıştır. Büyük çoğunluğu kardeşi Theo’a göndermiştir. Ömrünün sonuna kadar sığındığı liman kardeşi Theo’dan başkası olamazdı. Gogh, iç dünyasını, acılarını, sevinçlerini mektup aracılığıyla Theo ile paylaştı. Bugün hâlâ konuşulan mektuplar, dönemin her şeyini gözler önüne sermeye yetiyordu.

Onu oldukça fakir olmasıyla biliyoruz. Aslında iyi sayılacak bir geliri vardır. Paris’teki kardeşi Theo’dan yardım alıyordu. Hatta Vincent Van Gogh’a oldukça fazla para gönderirdi. Fakat o dönemde boya malzemeleri oldukça pahalıydı. Gelirinin büyük bir bölümünü boyalara harcıyordu. Geriye beslenme ihtiyaçları için ufak bir para kalıyordu.

Yaşamının kırılma noktalarından biri de aşkına karşılık bulamaması şüphesiz. Aşkına karşılık vermeyen kuzeni Kee tarafından soğuk karşılandı. Hayal kırıklığı ile geri döndü. Daha sonradan Ursula’ya karşı duyduğu umutsuz aşkı ve işten atılması onu fazlasıyla üzdü. Sien adında bir hayat kadınıyla tanıştı. 1882 Gogh’a modellik yaptı. Sien ve iki çocuğunu alarak ayrı eve çıktılar. Evlenmek istiyorlardı fakat Gogh’un ailesi bu duruma karşı olunca vazgeçtiler. Gogh, giderek sessizleşmiş ve başka bir insana dönüşmüştü.

The Starry Night
Akıl hastanesinde yaptığı meşhur resmidir. Hayal gücüne göre yaptığı bu resim Alpilles’te yer alır fakat kilisenin çan kulesi, gençliğindeki Hollanda köylerini anımsatır. Köyün ortasında yıldız dolu gök kubbenin altındaki kilise, dinin insanları bir araya getirme kudretini hatırlatır.

Gogh’un Arles’e davet ettiği Gauguin ile arkadaşlığı hiç uzun sürmedi. Kulağını kesmesi ve onu sargı içinde bir fahişeye buyurun benden bir hatıra” diyerek vermesi… Gauguin olaydan sonra Paris’e gitti. Vincent ise yakınlardaki akıl hastanesine götürüldü. Yine bir delilik nöbetinde çıktığı akşam yürüyüşünde kendini göğsünden vurdu. İki gün sonra Theo’un kollarında yaşamına veda etti.

İntiharının sebebini hiçbir zaman bilemeyeceğiz belki de fakat din ile ilişkisinin değişime uğradığını görüyoruz. Bu dönemde kardeşi evlenmiş, baba olmuş, hayatını düzene oturmuştu. Vincent her açıdan Theo’a bağlıydı. Aşkta da yüzü gülmemişti. Belki de bu ipuçları onun ruhsal olarak çöküşüyle intiharı beraberinde getirmiştir.

Ve son olarak Theo’a göre hayata veda ederken söylediği son sözleri şuydu: 

“Hüzün sonsuza dek sürecek.”