William Makepeace Thackeray kimdir?

Merhaba sevgili okur. Bu yazımda sizlere İngiliz yazar gazeteci ve karikatürcü William Makepeace Thackeray’in çeşitli kaynaklardan derlediğim hayatından ve eserlerinden bahsetmek istiyorum.

Keyifli okumalar!

William Makepeace Thackeray 18 Temmuz 1811’de Hindistan’ın Kalküta kasabasında dünyaya geldi. Babası Britanya İmparatorluğunun Hindistanda ki bir memuru olduğu için burada dünyaya geldi. Charles Dickens’tan bir yıl önce dünyaya gelen Thackeray, henüz 4 yaşındayken babasını kaybetti. Annesi Anne Becher Baba Thackeray’in ölümünden 2 yıl sonra Carmichel Smith adlı bir subayla evlendi.

  1. Çocukluğu ve okul hayatı

Thackeray üvey babasını çok severdi. Nitekim The Newcomes‘ın başlıca kişilerinden olan Albay Thomas Newcome üvey babasının portresidir aslında.

Thackeray’i yerle bir eden annesinin başka bir adamla evlenmesi değil, henüz altı yaşındayken ondan ayrılıp İngilterede okula gönderilmesi, tanımadığı akrabalarının yanına bırakılmasıydı. Annesi ile babası 4 yıl sonra İngiltere’ye yerleşti fakat bu arada küçük çocuk çok büyük acılara maruz kalmıştı.

Thackeray yatılı okullardan nefret ediyordu. Charterhouse okuluna ‘Slaughter house’ (mezbaha) adını takmıştı. Bu yakıştırmayı yapması pek normaldi çünkü küçük Thackeray sadece öğretmenleri tarafından değil, kendinden büyük öğrenciler tarafından da hırpalanıyordu.Hatta buradaki öğrencilerden biri küçük Thackeray’in burnunu kırıp yüzünün şeklini ömrünün sonuna kadar değiştirmiştir.

Çocukluğunda annesine zaten düşkün olan Thackeray,ondan 4 yıl ayrı kaldıktan sonra bu düşkünlük bir tutkuya dönüştü.Onu bir eş,arkadaş, kız kardeş gibi görüyordu. Nitekim Pendennis romanında çizdiği Helen karakteri de buna örnek gösterilebilir. Annesi hem dünyanın en sevecen, hem de dünyanın en zalim kadınıydı onun gözünde.

Okulu bitirip 19 yaşında Cambridge’e giden Thackeray, orada ancak 1 yıl kalıp üniversite eğitiminden vazgeçti. Hukukçu olmaya heveslendi fakat bu hevesi de boşunaydı. Almanya ve Fransa’yı gezdi. Weimar’da Goethe ile tanışıp iki portresini çizdi. Bu sıralarda yazarlıktan çok ressmalığa meraklıydı. Dickens’ın ilk kitabı Sketckes By Boz‘a resimler yaptı fakat beğenilmedikleri için kitaba koyulmadılar. Kendi kitabı Vanity Fair‘a kendi çizdiği resimleri koydu.

2. Edebi yönü

Taşlamada usta olduğu kadar Karikatürde de ustaydı Thackeray. XIV. Louis’yi karikatürize eden çalışmasında zayıf tıknaz bir adamdan, topuklu ayakkabı ve perukla nasıl ihtişamlı bir kral olabileceğini çizmiştir.

Thackeray 21 yaşına basıp baba mirası parayı eline aldıktan sonra en sevdiği şehir Paris’e yerleşmeye karar verdi.Burada kendi gazetesi için yaptığı başarısız yatırımlar ve kumar yüzünden servetini çok kısa bir sürede eritti.

Geçimini sağlamak için dergilere yazı göndermeye başlayan Thackeray kendini geçindiriyordu fakat Paris’te tanıştığı Isabella Shaw’a aşık olup 22 yaşında evlenmesi ve üstüne çoluk çocuğa karışması Thackeray’in maddi durumunu büsbütün sarsmıştı.

Sorunlar silsilesi yeni başlamaktaydı. Isabella Shaw,evlilikten 4 yıl sonra akıl hastalığına tutuldu. Bilinçli veya bilinçsiz kendini öldürmeye yelteniyordu. Thackeray bu durumda ne annesinden ne de kayınvalidesinden yardım istemedi. Bir an kendi aklını yitirmekten korktu. İngilterede o zamanlarda boşanmak çok zordu.

Bu konularda çok suskun olduğu için kendisinin ne çektiğini bilmemiz mümkün değil. Thackeray karısını iyileştirebilmek adına Avrupada çeşitli sağlık merkezlerine götürdü ancak bu işe yaramadı. Karısını akıl hastanesine yatırmak yerine ona şefkatle bakacak bir ailenin kollarına teslim etti.

Isabella’dan üç çocuğu oldu.Bir tanesi bebekken hayatını kaybetti. Thackeray diğer iki kızına çok düşkündür. Büyük olanın çok güzel sayılmayacağını ve erkeklerin ona ilgisinin az olduğu için daha uzun süre babasıyla kalacağını düşünüp mutlu oluyordu. Küçük olansa çağın en ünlü eleştirmeni olan Sir Leslie Stephen‘ın eşi oldu.

Thackeray’in İngiliz edebiyatına göze çarpan katkısı kanıksanamaz. 24 kitabı olmasına rağmen sadece en bilindik eseri olan Vanity Fair dilimize çevrilmiştir.

Charlotte Brontë,Thackeray’in romanlarına ve kendisine oldukça hayrandır. Thackeray’in, Charlotte Brontë’nin ilk romanı olan Jane Eyre‘ye övgüler dizmesi ona edebi alanda cesaret verdi. Çalışmalarında satirik bir dil kullanmış olan Thackeray İngiliz edebiyatında önemli bir yere sahiptir.

Tipik bir Viktorya dönemi romanı olan The History of Henry Esmond 1852’de yayımlandı.Bu dönemlerde İngiltere başbakanı olan Lord Palmerston, Rusya’nın Kırım’ı İşgali üzerine Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü savunmuştur. Hatta o meşhur “İngiltere’nin ebedi dost veya düşmanları yoktur,ebedi çıkarları vardır” sözü Lord Palmerston’a aittir.